31 Aralık 2009 Perşembe

Herkese İyi Seneler



30 Aralık 2009 Çarşamba

El Nino Torres

Dün gece Aston Villa karşında 90+3 te Liverpool'un galibiyet golünü atan ''El Nino'' lakaplı Fernando Torres yağan karla birlikte harika poz vermiş. Liverpool'un beyaz forması da basit ama bi o kadar da asil duruyor.

28 Aralık 2009 Pazartesi

Diego Buonanotte #2


Geçirdiği trafik kazası sonucu yaşama mücadelesi veren Diego Buonanotte'ye tekrardan geçmiş olsun diyoruz. Uzun zamandır takip ettiğim isimlerin başında geliyordu Diego, ülkemizde BJK ve GS ile adı geçmiş olsada büyük ihtimal yolu yakın zamanda buralara düşmezdi, bizden önce avrupa klüpleri kesinlikle kapardı bu büyük yeneteği. Önce sağlına kavuştuğu, sonrada sahalara döndüğü günleri görmek dileği ile. Buonanotte'nin birbirinden güzel gollerini ve hareketlerini izleminizi tavsiye ederim.

Süper Yedek

Aston Villa karşısında 57. dakikada oyuna giren Fabregas 65. ve 81. dakikalarda 2 gol atıp 84'te tekrar oyundan alındı. Sakatlığı nedeniyle maça yedek başlayan kaptan Cesc Fabregas'ın 27 dakika sahada kalması Arsenal'e yetti. Büyüksün Fabregas !!! İddaada üst oynadığımız maçta 2 gol atarak maçın üst olmasını sağladığı için ayriyetten teşekürlerimi sunarım.

26 Aralık 2009 Cumartesi

Geçmiş Olsun Buonanotte

River Plate'in 21 yaşındaki küçük dev ismi Diego Buonanotte trafik kazası geçirmiş. Kazada 3 kişi ölürken Buonanotte ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmış. Arjantinin milli takımını ileriki yıllarda sırtlayabilicek bir isimdi. Umarım en kısa sürede düzelir ve yeşil sahalarda görürüz tekrar. Acil şifalar diliyoruz.

Kar

Blackburn Rovers kalecisi Paul Robinson.

25 Aralık 2009 Cuma

FIFA Puskás Award

FIFA'nın ilk kez bu yıl vermeye başladığı ''FIFA Puskás Award'', en iyi gol ödülünü C.Ronaldo'nun Porto deplasmanında uzak attığı gol almış. İkinci İniesta'nın Chelsea'ye son dakaki golü seçilmiş , üçüncüde Grafite'nin B.Münih'e attığı akıl dolu gol var.
  1. Cristiano Ronaldo (Porto - Man Utd)
  2. Andres Iniesta (Chelsea - Barcelona)
  3. Grafite (Wolfsburg - Bayern)
  4. Fernando Torres (Liverpool - Blackburn)
  5. Eliran Atar (Bnei Yehoda - Maccabi Haifa)
  6. Nilmar (Corinthias - Internacional)
  7. Michael Essien (Chelsea - Barcelona)
  8. Luis Angel Ladin (Morelia - Cruz Azul)
  9. Emmanuel Adebayor (Villarreal - Arsenal)
  10. Katlego Mphela (Spain - South Africa)

24 Aralık 2009 Perşembe

Schumacher'in Geri Dönüşü

Efsane tekrardan pistlere dönmüş. Mercedes GP ile ile 3 yıllık kontrat imzalamış. Formula 1 e heyecan gelmiş oldu bi anlamda. İlk yarış tarihi olan 14 Mart'ı sabırsızlıkla bekliyoruz.

20 Aralık 2009 Pazar

Hagi mi ? Alex mi ?

Gheorghe Hagi
-------------------------------------------------

Alex De Souza

6 da 6

Barca daha iyisini yapana kadar en iyisi bu. Bir sezonda 6 kupa alcaksınız deseler herkes şaka mı yapıyosun cevabnıı verir. Barca geçen sezonki mithüş performansını kupalarla taçlandırdı. Son olarak dünyanın en iyi takımı ünvanını da aldılar. Zaten öyleydiler çoğumuz için. Katıldığı 6 kupadan (ligte dahil olmak üzere) % 100 başarı ile çıktılar. Bu rekor sayı birdaha kırılmaz gibi, kırarsa da yine Barca kırar veya egale eder =)

15 Aralık 2009 Salı

Harry Kewell Gitme

Haldun Üstünel: ''Kewell çok iyi biri. Yeniden sözleşme imzalamamız 3 dakika sürer'' dedi.

Haldun baba yapmış açıklamasını. Tüm Galatasaray taraftarının istediği konu bu , oz büyücüsünün sezon sonu takımdan ayrılmaması. Hagiden sonra en çok sevilen yabancı oyuncu inşallah bizde kalır diyoruz.

Turkey 2010

2010 Dünya Basketbol Şampiyonası Grupları:

A Grubu: Arjantin, Sırbistan, Avustralya, Almanya, Angola, Ürdün
B Grubu: ABD, Slovenya, Brezilya, Hırvatistan, İran, Tunus
C Grubu: Yunanistan, Türkiye, Porto Riko, Rusya, Çin, Fildişi Sahilleri
D Grubu: İspanya, Fransa, Kanada, Litvanya, Yeni Zelanda, Lübnan

14 Aralık 2009 Pazartesi

YOK ARTIK MO



Video'yu göremeyenler burdan izleyebilir.

12 Aralık 2009 Cumartesi

FENERBAHÇE-ANKARAGÜCÜ 3-2



Derbiden sonra hükmen Ankaraspor maçı harici 3 puan göremeyen Fenerbahçe nihayet çok kötü oyuna rağmen alex ve özer hurmacı sayesinde 3 puana uzandı. Maçı izlemeye giderken maç nasıl olur diye düşünüyordum. Geçen hafta verilen onca ceza ve olaydan sonra futbolcuların kulağı çekilmiştir deyip güzel oyun olmasa da rahat bir galibiyet alırız diye tahminde bulunmuştum. Seyircisizdi maç Fenerbahçe'nin cezası bu maçla doluyordu ve tuzsuz bir yemek gibiydi. Fenerbahçe de oyuna az pişmiş yemek gibi başladı. Topun sahibi olamıyordu Fenerbahçe, tabi burda Ankaragücünün de hakkını yememek gerekir. Çok koştular ve devamlı ayağa ve koşu yoluna çok güzel pas attılar. Attıkları golleri iyi izlerseniz bunları görürsünüz. Sonraki dakikalarda biraz dengelendi oyun fenerbahçe alex ile golü buldu. Alex gol atmasa guizanın hiç atmaya niyeti yoktu. Tabi bu gol oynanan oyunun sonucu olarak gelen bir goldü. Topu oynayan Ankaragücüydü. Tabi doğruları takım Metin Akan'ın akıl dolu pası ve Vasselin güzel takip edip köşeye göndermesiyle durum eşitlendi. Ankaragücü oynadığı futbolun meyvesini alıyordu.

2. yarı başlarken gole kadar Fenerbahçe'nin golü atma çabası yoktu. Selçuk geldiği günden bu yana futboluna 1 gram katkı yapmamıştı. Sokaktan herhangi birini getirsen fenerbahçe ortasahasına koysan bu selçuktan kötü oynamaz. Abartı yapmıyorum, aldığı her topu ya volkana yada ankaragüçlü futbolculara verdi. Neyse selçuk için gereksiz parmaklarımız yormayalım. olmadı olmuyor olmayacak. Birde geçen sene yönetimle pazarlığa gitti sözleşmesi için. Hey Allahım ya. 49 da yine kanatlara inen Ankaragücü öncesinde bilicaya bariz şekilde faul olmasına rağmen devam ettiren hakem sayesinde öne geçti. Bu anda afalladı fenerbahçeli futbolcular. Bu dönemi kısa sürede Özerin mükemmel pası ve alexin zor da vurup hürriyetin kaleci olarak uçup yetişemedi gol ile aştı. Tabi bu dakikaya kadar guizanın ismi geçmedi. İsmini duyduğumuz yerde her zamanki gibi gollerine kaçırmaya devam ediyordu. Çok ofsayta düştü. Hani ofsayta düştüğü düştüğü pozisyonları bile kaçırıyordu, bunları bile değerlendirseydi sevinecektik. Klasik daum oyuncu değişikliği gerçekleşti. Daum yine 75. dakikada oyuncu değiştiriyordu. Takip edin bundan sonra oyununun durması gecikmezse fix 75de değişiklik olur. Son dakikalarda bu ana kadar devamlı pozisyonlardan yararlanamayan guiza kaderin cilvesi olacak ki güzel bir vuruşla öne geçiriyordu fenerbahçeyi. Golden sonra klasik acıların çocuğu emrah bakışı atıyordu. Unutmadan söylemem gerekir ki Ankaragücü devamlı forvet oyuncusu sürdü sahaya. Çok net pozisyonlardan da yararlanamadı ama Fenerbahçenin üzerine gittiler ve galibiyeti kaçırdılar. Son dakikada bana göre gol olan pozisyonda hakem ankaragücünün golünü vermedi. Korner pozisyonu olduğu için çizgide olması lazım hakemin ve çizgide durunca topun içeri girp girmediği kabak gibi belli olur. 2. golde önündeki pozisyonda devam diyen yan hakem burda da golü vermiyordu. İlahi adelet denilebilir ama bence bariz şekilde hakemlerimizin yetersizliğindendir.

Özer hakkında konuşmasam çatlardım. Çok kaliteli bir kumaşı var oyuncunun ve tabi ona çok güvenen Aykut Hocanın da yanında bulunması çok büyük bir avantaj. Bugün harika oynadı ve bir daha daum kolay kolay kesemez. Hep böyle devam et Özer.

Son söz de kalkeci senecky için söyleyeceğim. Ankaragücü hem serkan kırıntılıdan kurtuldu hem de çok kaliteli bir kaleciye sahip oldu. Bi taşla 2 kuş bu olsa gerek.

Alemci Futbolcular



Son dönemde Fenerbahçeli Kazım hakkında çıkan haberlerin haddi hesabı yok. Bu sefer başka bir skandalla adı anılıyor. Ki, ortada olan durum gerçekten bir skandalsa , Kazım bu sefer de bu skandalın "organizatörü" olarak ön plana çıkarılmış durumda.




Futbolcunun rahip ya da imam hayatı yaşaması gerektiğini savunmuyorum tabii ki. Hatta, böyle şeylerin de özel hayat kapsamında olduğunu düşünenlerdenim. Ama bu olay ve üzerine yapılan açıklamalar önceki emsallerinden bile fazla ses getirdiğine göre, burada da biraz durmak lazım.




(Yakın geçmişteki örnekler deyince ilk aklıma gelen Türkiye'de S.Y, İ.T, Y.Ş gibi futbolcuların karıştığı iddia edilen Barbie operasyonu, Dünya'da ise skandal olarak tabir edilmeyen Wagner Love ve Robinho'nun Youtube'daki videosu ...)




Her şeyden önce Fenerbahçe'yi bir aile olarak niteleyen Daum, ailenin iç meselesini neden Alman basınına aksettiriyor?


Ya da Alman veya Türk basını fark etmez, neden açıklamalarında hep futbolcuları zan altında bırakıyor? Fenerbahçelilerin son dönemdeki açıklamaları da oldukça çelişkili olduğundan, kulüp futbolcusuna sahip mi çıkıyor, yoksa oyuncuların biletini mi kesiyor pek anlayamıyoruz. Yalnız bu "geri vitese takma" ya da "medya dansözlüğü" basının diline fena halde düştü, orası herkesin malumu.




Yönetici veya teknik direktör olmak kolay değil. Hele ki, Türkiye'de 3 büyüklerden birinde görev almak daha da zor. İşte bu zorluğun bilincinde olanlar da, aleyhte bir iddia patlak verdiğinde, karşı saldırıya geçmeden önce, biraz düşünmelidir. Bu tüm takımlar için geçerli kuşkusuz, yalnız Fenerbahçe yerli yersiz bunu o kadar çok yapıyor ki, "Yalanlama Fenerbahçe'nin göbek adı." kabilinden yazılar çıkıyor medyada. Ve yetkilinin at gözlüğünü takıp, yalanladığı iddiaların da önemli bir kısmı doğru çıkıyor maalesef. Demek ki, kulübün menfaatini savunurken, biraz olsun araştırıp, komik duruma da düşmemek gerek.




Bu alemciler arasında bir Beşiktaşlı bir de Galatasaraylı oyuncu olduğu da söyleniyor. İleride ne gibi gelişmeler yaşanır bilinmez, yalnız ismi ortaya atılan oyuncular arasında evli isimler de var ki, eğer bu isimlerin olayla ilişkisi yoksa, asıl basın burada nasıl kıvıracak onu merak ediyorum.


11 Aralık 2009 Cuma

Messi & Rijkaard

16 Ekim 2004. Leo Messi ilk resmi maçına çıkarken. Rakip Espanyol ve Deco'nun yerine oyuna giriyor. Kulübedeki isim Frank Rijkaard.

Lionel Messi, Ballon d'Or ödülünü alması ile ilgili L'Equipe dergisine verdiği röportajdan. :

".....Bu tür karşılaştırmalardan pek hoşlanmıyorum. Rijkaard da Guardiola gibi harika bir teknik direktördü. Bana 16-17 yaşındayken sürekli aşıladığı güveni hiç unutmayacağım. Guardiola saha içinde daha disiplinli bir hoca diyebiliriz. Rijkaard bize daha fazla özgürlük tanırdı. Her zaman işe yaramazdı ama ben onu tercih ederim genelde. Ancak bugünkü Barcelona'nın oyun sistemi benim işimi kolaylaştırıyor. Takım arkadaşlarımın seviyesi benim bu ödülü almamda çok önemlidir...."

Rijkaard ülkemizde hala tartışılmaya devam ediyor. Messi gibi bi yeteneği dünyaya sunan bu t.direktör ve unutulmaz futbolcunun Türkiye'de olması bile büyük şereftir. Şampiyonluk olmasada olur Rijkaard Galatasaray'da olsun yeter.

10 Aralık 2009 Perşembe

Gecenin Kahramanı


90+5 te S.Liege'nin beraberlik gölünü atan Sinan Bolat takımını Avrupa Ligine taşıdı. Türk kaleci geçen sezon da kurtardığı penaltı ile takımını lig şampiyonluğuna taşımıştı. Bugünde gölünü atarak Standart Liege tarihine şimdiden geçmiş oldu.



9 Aralık 2009 Çarşamba

CSKA Hak Etti

Her şeyden önce Beşiktaş'ı özellikle son maçlarda gösterdiği özveriden, CSKA Moskova'yı da turnuvanın genelindeki başarısından dolayı kutlamak istiyorum.



Son maçlara girilirken, kalbimiz Beşiktaş'ın maçı kazanıp 3. olarak UEFA Avrupa Ligi'ne katılmasını dilerken, mantığımız da CSKA'nın baştan sona çok iyi mücadele ettiğini ve elenmeyi hak etmediğini söylüyordu sanki.



Kağıt üzerindeyse, Manchester United'ı İngiltere'de deviren Beşiktaş'ın CSKA Moskova gibi bir takımı İnönü'de çok rahat devirmesi bekleniyordu. Tabii, bu da kağıt üzerinde kaldı. Böyle olunca da, Manchester zaferi, başarısız bir sezonda alınmış tek Avrupa galibiyeti olarak, yani gündelik bir zafer olarak kaldı.



Geçmişteki başarılarımıza bakınca, ne Milli takımımızın ne de kulüplerimizin istikrarlı olmadığını ama özellikle yakın tarihimizin de, pek çok zaferlerle dolu olduğunu görüyoruz. Zaferlerin yanında da, zaman zaman cömertçe ya da amatörce saçtığımız puanlar da azımsanamayacak düzeyde.



Bence, tabloya genel anlamda bakınca Türk futbolseverler olarak cevaplamamız gereken sorular şunlar:



Türk futbolu, kısa dönem başarılara sevindiğimiz ama istikrar yakalayamadığımız, başarıları şansa dayanan ve Dünya futbolunu hep geriden takip eden bir seviyede mi?



Yoksa, kısa dönem gibi görünen başarılar aslında, yavaş ama emin adımlarla kendimizi hep geliştirdiğimizin ve aslında epeyce yol aldığımızın göstergesi mi? Türkiye Dünya futbolunda söz sahibi bir ülke mi?

İÇİMİZDEKİ İRLANDALILAR



Dünkü Beşiktaş-CSKA maçının hakemi beşiktaş taraftarınca ilginç bir şekilde karşılandı üstteki fotoğrafta görüldüğü gibi. Malum Fransa-İrlanda maçının hakemi kendisi. Henry kadar olmasa da o da tepkilerden nasibi aldı. Asıl ilginç taraf Euro2000 baraj maçlarında İrlandayı eledikten sonra Mustafa Denizlinin yaptığı "İçimizdeki İrlandalılar" lafı geliyor aklıma. Takımın rezalet bir yönetimle yenilgisine sebep olan Denizli bu açılan bayrak sebebiyle yine aynı tarihi lafı kullanır mı acaba?

8 Aralık 2009 Salı

Kim Daha Güçlü ?

Hulk mu ?

C.Ronaldo mu ?

6 Aralık 2009 Pazar

Hüseyin Göçek !

Hakemde; insandır, herkes gibi hata yapabilir, pozisyonu göremeyebilir, posizyonu kendine göre değerlendirir,.. vs. ama Hüseyin Göçek 30-40 cm önündeki korner pozisyonunu görmüyorsa (görmek istemiyorsa) art niyet aramamak elde değil.

Nonda

Nonda için birisi gölcü desin ...

Eskişehirde Kavak Yelleri esti....


Maç üzerine yazılacak fazla birşey yok Eskişehirspor u tebrik etmekten başka bir çift sözde Sn.Aziz Yıldırıma Fenerbahçe yenince hakem hatası yok yenilince hakem hatası çok noldu Sn.Aziz Yıldırım verdiniz 3 yıl üst üste şampiyonluk sözünü tutamıcanızdanmı bu kadar sinir harbisiniz görceksizniz Fenerbahçeyi diye açıklama yapıyor ürün orta bukadar malzeme bukadar aş......siz bence ilk önce yedek kulübenizdeki çürük elmaları temizleyin o formayı hak etmeyen futbolcuları....bundan sonraki maçlarınızda başarılar....

5 Aralık 2009 Cumartesi

Haftasonu Şifresiz Maçlar

05 Aralık 2009 Cumartesi
16.30 Hamburg-Hoffenhaim/TRT3
19.00 Milan-Sampdoria/NTV Spor
19.00 Xanthi-Olympiakos/ERT World
20:00 Nice-Marseille / Kanal A
21.00 Real Madrid-Almeria/NTV
21.45 Juventus-Inter/NTV Spor
22:00 Bordeaux-PSG / Kanal A
23.00 Deportivo la Coruna-Barcelona/NTV

06 Aralık 2009 Pazar
12.15 Gabala-Karabakh/Az TV
14.00 Partizan Belgrad-OFK Belgrad/RTS Sat
16.00 Genoa-Parma/NTV Spor
16.30 Köln-Werder Bremen/TRT3
18:00 Auxerre-Nancy / Kanal A
19.30 Schalke 04-Hertha Berlin/TRT 3
21.45 Roma-Lazio/NTV Spor
22:00 Lille-Lyon / Kanal A
22.15 Benfica-Academica/RTP International

http://ultrasmovement.blogspot.com/ dan alıntıdır...

4 Aralık 2009 Cuma

Jabulani

JABULANI” ismi, Güney Afrika’da konuşulan 11 resmi dilden biri olan ve Zulu kabilesinin kullandığı Bantu dilinden geliyor. Afrikalıların %25’inin konuştuğu bu dilde “JABULANI”, kutlama anlamına geliyor. Futbol tüm dünyanın paylaştığı ortak bir tutkuyken, yeni maç topunun ismi de Güney Afrika’da gelecek yaz futbol tutkusuyla yaşanacak eğlence ve heyecan dolu günleri temsil ediyor.

11 farklı rengin kullanıldığı adidas “JABULANI”, adidas’ın 11. Dünya Kupası topu olup, tasarımda kullanılan 11 farklı renk ise her takımdaki 11 oyuncuyu, Güney Afrika’da konuşulan 11 farklı dili ve Güney Afrika’yı Afrika kıtasının etnik çeşitliliği en yüksek ülkelerinden biri haline getiren 11 kabileyi temsil ediyor. 4 üçgenden oluşan eşsiz renkli tasarımda Güney Afrika’daki bu etnik çeşitlilik ve Afrikalılık ruhuna vurgu yapılıyor. (not: yazı alıntıdır)

Jubulani Charlize Theron ablamızın eline fazlasıyla yakışmış =)

Dünya Kupası Grupları


A GRUBU: Güney Afrika, Meksika, Uruguay, Fransa
B GRUBU: Arjantin, Güney Kore, Nijerya, Yunanistan
C GRUBU: İngiltere, ABD, Cezayir, Slovenya
D GRUBU: Almanya, Avustralya, Gana, Sırbistan
E GRUBU: Hollanda, Japonya, Kamerun, Danimarka
F GRUBU: İtalya, Yeni Zelanda, Paraguay, Slovakya
G GRUBU: Brezilya, Kuzey Kore, Fildişi Sahili, Portekiz
H GRUBU: İspanya, Honduras, Şili, İsviçre

Santiago Böyle İstedi

Euroleague'de Efes Pilsen grubundaki 6. maçını Rytas karşısında oynadı ve rakibini 77-62 yendi.
Tabii, galibiyetin öneminin yanısıra, Efes Pilsen'in yaptığı savunmanın da önemi çok büyük. Her zaman söylediğimiz "maç kazandıran" savunma kavramına güzel bir örnek veren galibiyette, en dikkat çeken isim, kısa süre oyunda kalmasına rağmen oldukça yüzdeli oynayan ve 17 sayı kaydeden Santiago'ydu. Hep söylüyoruz, Efes Pilsen'in maç kazanması için yapacağı ilk şey sert savunma olmalı ve Efes rakibini 60-65 sayı civarında tutmalı. Ve pota altını etkili kullanmak çok önemli. Hala da Ermal, Sinan ve Santiago gibi isimlerin daha çok süre almasından yana olduğumu söylüyorum. Önümüzdeki Partizan deplasmanında, bu isimlerin performansı kilit rol oynayacaktır. Ve Efes Pilsen rakibi dışarıdan üçlük bombardımanına tutarsa, zararlı çıkan taraf olacaktır.

Ivan Babek'e Saygı

Dünkü Galatasaray-Panathinaikos maçının Hırvat hakemi bana göre kötü değildi. Spiker de dahil, çoğunluğun ortak görüşü hakemin maçı katlettiği yönünde ki, ben buna katılmıyorum.

Hakem art niyetli olsa, 39. dakikada Arda'yı çift sarıdan oyundan atardı zaten. Tabii, hataları da oldu ama genel anlamda cesur bir maç yönetti. Özellikle Mustafa Sarp'ın golünün iptalinde, hatasını telafi edebilmesi takdire değerdi. Bu pozisyonda hem stajyer hakemlerin somut katkısına, hem de hakemin atmosferden etkilenmeyen kararlı duruşuna tanık olduk. Çünkü nice tecrübeli hakem, böyle bir durumda yiğitliğe leke sürmemek adına kararını değiştirmezdi.

2010 Dünya Kupası arifesinde, uluslararası platformda hakem hataları çoğu takımın canını yaktı.
Özellikle Fransa- İrlanda maçından sonra çoğu kimse, haklı olarak, stajyer hakem uygulamasının da bir işe yaramayacağını düşünmüştü. Neyse ki, dünkü maçta bu konuda olumlu bir örnek gördük.

Neticede 32 yaşındaki "babadan torpilli" denilen hakem dün iyi iş çıkardı ve maçın genelinde hataları olsa da, ortalamanın üzerinde ve adil bir yönetim gösterdi. Darısı, diğer hakemlerin de başına...

Totti'nin Asisti

Roma'nın 2.ci gölünden önce Totti'nin attığı müthiş pasa dikkat.

Alan Memnun Veren Memnun....


Herkes çekişmeli bir maç olacağını beklerken panathinakos un maçı ortada yürütme isteğiyle gerçekleşmedi amacı sadece maçı ortada götürüp Galatasaray defansını arasına derinlemesine toplarla gol bulma çabası olan Panathinakos Galatasaray'ın ofsayt taktiğine takıldı ve maç1-0 Galatasarayın üstünlüğü ile sona erdi.Galatasaraya gelince sezon başından beri ortada olan defans ve ortasaha arasındaki bloklardaki boşluklar her nekadar onarılmaya çalşılsada hala daha devam ediyor.Eğerki bu sorun çözüle bilirse Galatasaray ı daha takım oyunu oynayan bir takım olarak izleye biliriz....

Uefa Hakemleri..

Görünen o ki 6 hakemli sistemin pekte bir artısı yok isterseniz 10 tane hakem olsun sahada hatalar yinede kaçınılmaz olur birinin gördüğünü biri görmüyor birinin verdiğini biri vermiyor iyisimi 4 hakemle devam edilsin öylede hata yapılıyor bölede....

3 Aralık 2009 Perşembe

TEBRİKLER SARI MELEKLER 3-0



Bayanlar Voleybol Şampiyonlar liginde Fenerbahçe Acıbadem, Çek Cumhuriyetinden modranskayı 3-0 yendi. Bu sene çok iddialı takım kuran ekibimiz avrupanın en iyi takımlarından bir tanesi olduğu söyleniyor. Sadece maçtan maça takip ediyorum ama oyuncular hakkında bilgimin olmadığı bir spor. Setlerde 25-18, 25-11, 25-21 üstünlük sağlayarak rahat bir şekilde galip geldi. Naz yoktu bugün takımda ama ona rağmen zorlanmadık. Yinede bildiğim bir oyuncu varmış:) Haftaya Güçlü Dinamo moskova deplasmanına gidilecekmiş. Eğer ordan galibiyet gelirse şampiyonluk için güzel bir mesaj verilir rakiplere. Bu takımı kuran ve bize izlettirenlere teşekkürü bir borç bilirim. Son söz Gamova insan değilsin:))

Panathinaikos'a Dikkat


Yunan takımları çoğu zaman çetin çeviz rakipler olmuştur. Genellikle basketbol camiasında sükse yapan Panathinaikos, futbolda da zaman zaman iyi işler çıkarıyor. Bu akşam Galatasaray savunmasının giderek çeşitlenen zaafları karşısında özellikle Leto gibi bir oyuncu tehlike yaratabilir. Şahsi görüşüm, yine Galatasaray'ın kazanacağı ama bu sefer ilk maça göre daha fazla zorlanacağı yönünde.


Ama bunun için de Galatasaray'ın maçı kazanmayı daha çok istemesi ve hırslı olması şart. Yoksa Türk Milli Takımı'nın akıbetine uğrar.

Türk Futbolunda Yabancı Sempatizanlığı

Aslında uzun süreden beri üzerinde düşündüğüm bu konuda yazma fikri, dün izlediğim Twente- Fenerbahçe maçından sonra kafamda belirdi.

Elbette, kaliteli yabancı oyuncuların Türk futboluna çok büyük katkı sağladığı inkar edilemez bir gerçektir. Ancak, benim üzerinde durduğum konu, yabancı oyuncuların; kendileriyle aynı kalitede, hatta kendilerinden daha iyi olan Türk oyunculara kıyasla, kredilerinin çok daha yüksek olması ve el üstünde tutulmaları...

İlk aklıma gelen örnek Semih- Guiza ikilisi. Tamam, Guiza da çok kötü topçu değil ama Semih'ten artı bir tarafı yok. Üstelik Semih kadar bitirici değil ve Semih gibi de top saklayıp oyun kuramıyor. Ama takımda Guiza as oyuncu, Semih yedek. Semih 90 dakika çıkaramayacak bir oyuncu değil ama yıllardır yabancıların arkasında yedek bekleye bekleye nöbetçi santrafor kimliğine büründü. Üstelik Guiza'nın Semih kadar özverili olduğunu da söyleyemeyiz. Ama tablo bu. Guiza İspanya Ligi'nin kalburüstü oyuncusu olabilir ama Türkiye'de, as golcü kimliğine rağmen, gol sayısında stoper Lugano'yla kafa kafaya gidiyor .

Ve Leo Franco- Aykut ikilisi .... Mondragon döneminden beri yedek bekleyen Aykut, bir ara Orkun'un, sonra da De Sanctis'in yedeği oldu, De Sanctis ne amatörce goller yedi ama bir sene kaleyi korudu. Aykut'un bileti ise iki maçta kesiliverdi. Sanctis'in sezon başındaki göz boyayan 3-4 maçlık performansından sonra, bonservisi de alınmaya çalışıldı ama "neyse ki" alınamadı. Şimdi de "tecrübeli" Leo Franco kalede ( ya da kale civarında bir yerlerde) kendisinden bir tek istikrar eksiği olan Aykut ise bazen kulübede bazen tribünde...

Trabzonspor'da Sylva ve yedeği Tolga (şimdilerde Onur), Sivasspor'da Petkovic ve yedeği Akın gibi isimler de ilk gözüme çarpan örnekler.....

Zamanında, Kezman sakatlanmasaydı Semih de o sezon büyük patlamasını yapamayacak ve Milli Takım'a kadar yükselemeyecekti muhtemelen. Nitekim, adı gönderilecekler listesinde bile geçiyordu o dönemlerde...

"Nihayet" Sylva kızağa çekilmeseydi, yeni transfer Onur bir sene sessiz sedasız kulübüde oturup, sonra da Anadolu takımının birine gidecekti. Şimdi ise iyi bir kaleci olarak dikkat çekmiş durumda.

Sonuç olarak, elbette kaliteli yabancılardan sonuna kadar istifade edilmeli ama yetenekli Türk oyuncuları da, önlerinde bir Dünya yıldızı oynamadığı sürece, ziyan edilmemeli.

Yalancı Bahar.....


Görünen o ki Fenerbahçe yalancı baharın yalan çiçeğini oynadı bu akşam 90 dakika boyunca futbol oynamaktan aciz kalmış bir Fenerbahçe izledik sadece 2-3 tane bulunmuş poziyon ve Lugano nun kafa golü izledik buakşam birde Roberto Carlos un şans meleklerini.... Fc Twente gelince bulunan birçok pozisyonu cömertçe harcamaktan çekinmediler ve sonunda kaybettiler.Son olara şu noktaya değinmekte yarar var bizim takımlarımız menejer önerisiyle futbolcu alcaklarına gidip biraz araştırsınlar bakın elin Avrupalısı kimleri buluyor araştırarak Fc Twentenin 15 numaralı oyuncusu Miraslav Stoch Fenerbahçeyi neredeyse tek başına yıkacaktı ve bunun gibi birçok oyuncu var avrupada yapılması gereken ise sadece araştırmak...

2 Aralık 2009 Çarşamba

Carlos Corinthians Yolcusu


Gitti gidicek denilen Roberto Carlos'un Corinthians ile anlaşıtığı ve 20 Aralıkta Brezilya'ya döneceğini açıklamış. Hayırlısı olsun.

Haberin linki burada.

Deco & Volkan Şen Benzerliği

Deco

Volkan Şen

Birçoğunuzun daha önceden dikkatini çekmiştir bu benzerlik. Fakat ben yakın zamanda Bursaspor maçı izlememiştim, bu hafta nasip oldu Volkan Şen'i izlemek. Maç sırasında bu adamı bi yerden hatırlıyorum dedim kendi kendime ama çıkartamadım =) Eve geldiğimde maçın özetini izlerken babam bu Volkan Deco'ya ne kadar benziyor diyince benim jeton düştü.

1 Aralık 2009 Salı

Ballon d'Or Messi'nin


2009 yılının ''Ballon d'Or'' ödülünü Messi kazanmış. C.Ronaldo ikinci ,Xavi üçüncü olmuş.

''Avrupa Yılın Futbolcusu Ödülü olarak bilinen "Ballon d'Or" ("Altın top") her yıl verilen ve bir önceki sezonda yerel ligler ve kıta Kupalarında en başarılı performansı gösterdiği birçok spor yazarlarının oylaması ile kabul edilen oyuncuya verilen ödüldür. İlk kez 1956 yılında verilen ödül, ünlü Fransız Futbol dergisi France Football tarafından organize edilmektedir.''

---------------------------------------------------------------------------------

Barca-Real Madrid maçı öncesi ufak bi anket yapmıştık. Sonuçları Ballon d'Or haberi ile vermek ayrı bi zevk.

KİM BU ADAM ?

TRT-2 de TÜRK telekomun maçını izliyorum şu an. 3. periyot bitti ve telekom 30 sayıdan fazla fark yaptı ve maç artık izlenesi durumdam çıktı demek isterdim ama ne mümkün. Maç ilk dakikadan spiker ve özellikle yorumcu sayesinde ilk periyotta izlenesi durumdan çıktı. İsmini bilmiyorum ama maçı yorumlayan kişinin yatacak yeri yoktur herhalde bu basket camiasında:) Espri bi yana telekomun karşısında zayıf bir rakibi var ve ilk 5 de ben çıksam fark 30 değilde 15 olurdu herhalde. İnatla yorumcu amca hakkında yazmak istemiyorum ama bu yazıyı ona ithaf ediyorum:) Maç başından bu yana telekom değil de rüya takım izliyormuşuz havası yarattı bizlere. Nerden duydu bilmiyorum ama bir kaç klişe laf öğrenmiş hep onları söylüyor. Ağzından düşmeyen telekomun maç başından bu yana basketbol doğrularını sahaya yansıttığı cümlesi. Sırf 3lük atmak nasıl bir basketbol doğrusuysa maç başından bu yana bunları söylüyor. Maçın spikeri ise başka bir alem. Bi ara efsane cümleleri not edeyim mi diye düşündüm de hangi birini yazayım. Ertem Şener bunların yanında Ercan Taner kalır. 4. periyot devam ediyor amcam hala döktürüyor. Başka maç da yok kanal değiştireyim diyorum. Telekomun defansını demir gibi olduğu söyleyip karşı takımı da güneşte kalmış dondurmaya benzeterek nirvanaya ulaştı. Nerden buluyorlar böyle adamları çok mu arıyorlar acaba.

KAFAN İYİ Mİ DALEMBERT ?



Sixers son saniyede 2 sayı gerideyken topu iguadalaya teslim ediyor ve o da 3lük deniyor ama saolsun dalembert girmekte olan topa dokunarak takımını galibiyetten ediyor. 1.56dan itibaren pozisyonu izleyebilirsiniz. Takımına bu kadar zarar veren başka oyuncu varmıdır acaba varsa bile bu kadar alenen yapan da yoktur. Sixers'ın hocası bundan sonra son hücum oyunun çizerken dalemberti ya oyuna sokmaz ya da potaya en uzak yerde konumlandırır. Alem adamsın dalembert:))

LİNK

HANGİ YALANLAMAYA İTİBAR EDECEĞİZ?



Yatmadan önce bloglara uğramadan uyumayayım dedim. Chemedyada ki haberi gördüm ve dikkatimi çekti okuyayım dedim. O anda Fox da spor programı vardı Ersun Yanal ve Gürcan Bilgiç'in katıldığı programını da dinliyordum bi yandan. Yazıyı okuduktan sonra aradan 1 dk geçmeden Gürcan Bilgiç sabah gazetesinin haberini söylüyordu ve Fenerbahçenin bu haberi nasıl yalanlar diyordu. Sabahtaki haberin başlığı 'Emre maçta, kankalar barda'. Gazetedeki haberde futbolcuların 22.30 ile 00.30 arasında barda olduklarını söylüyordu. Kasımpaşa maçı 20.00 de başladığına göre bitiş saati de 21.45 olur. 21.45'te biten maçta olmadığını iddia eden gazetenin 22.30 da maçın oynandığı neresinden uyduruyor acaba. Yaptığınız haberi belirli bir zaman ayarlamasına oturtup sunsaydınız bizlere.

Haberin linkine buradan ulaşabilirsiniz.

29 Kasım 2009 Pazar

28 Kasım 2009 Cumartesi

Messi mi ? C.Ronaldo mu ?





27 Kasım 2009 Cuma

Ağır Fatura

Fenerbahçeli futbolcu Kazım Kazım'a Beşiktaş maçındaki hareketlerinden dolayı PFDK tarafından 4 maç ceza verildi. Kazım'ı az çok tanıyoruz. Yani; sahada yer yer laubali hareketleri olan, disiplin problemi olduğu düşünülen bir oyuncu. Kırmızı kartta da hatası var. Ancak.......

Kazım'ın tüm maç içerisindeki ve maç bitiminden soyunma odasına gidene kadar olan hareketlerinde, "4 Maç" gibi bir ceza almayı gerektirecek bir durum göremiyorum. İngilizce olarak sarf ettiği kelime grubu, aslında bir sürü futbolcunun ağzına sakız gibi yapışmış ve Türkçesi itibarıyla günlük hayatımızda dahi yer eden bir özelliğe sahip.
Pozisyon anında takımı adına bir şeyler yapıp, maçı çevirme gayretinde olan Kazım'ın ağzından o anki hırsla ağzından ilk fırlayan laf... Çünkü Kazım bunu bir küfür olarak değil de, bir protesto sözü olarak görüyor. Tabii, cezası var ama 4 maç değil.

Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Kadıköy'de maç öncesi rakibine vuran Bilica 2, maç içinde rakibine yumruk atan Keita 3 maç ceza aldı. Kazım ise küfürden 4 maç ceza aldı. ( Küfür dışında başka vukuatları da varmış söylenildiğine göre...)

Hangi takımı tutarsak tutalım, olaylara biraz nesnel bakmakta fayda var. Çünkü bu olaylar ve bu yanardöner kararlar, takımların birebir mağduriyetini veye menfaatini aşıp, daha büyük bir sorun halini aldı. Burada bir sorun yok gibi görünse de, aslında bir adalet ve vizyon sorunu olduğu açık.

26 Kasım 2009 Perşembe

Kurban Bayramınız Kutlu Olsun


Tarih & Tekerrür & ManU

Arif Erdem

Kubilay Türkyılmaz

Manchester United 3-3 Galatasaray | 20 Ekim 1993 | Arif Erdem , Kubilay Türkyılmaz

----------------------------------------------------------------------------------

Elvir Boliç

Manchester United 0-1 Fenerbahçe | 30 Ekim 1996 | Elvir Boliç

----------------------------------------------------------------------------------

Rodrigo Tello

Manchester United 0-1 Beşiktaş | 25 Kasım 2009 | Rodrigo Tello

25 Kasım 2009 Çarşamba

Trabzonspor & Fatih Tekke & Şenol Güneş

Trabzonspor'un hatalarını ve bu hale gelmesini sağlayan sebepleri maddeler halinde bi yazalım:

* Sezon başı nerden geldiği belirsiz t.direktör Hugo Broos.
* Yapılan yanlış transferler (sezon başında kurulan takımla şampiyonluk sadece halaydi bana göre, 5-6 tane TSL den orta sınıf oyuncu alıcağına 2-3 tane kaliteli isim almak daha yararlı olur )
* İkinci sınıf oyuncular (Engin Baytar, Tayfun Cora, Giray Kaçar gibi oyuncularla ne kadar başarılı olunur ki? )
* Umut Bulut ve Gökhan Ünal gibi iki forvetinin olması (şanssızlık 2-3 maç olur fakat bunlarınki düpe düz beceriksizlik)
* Kaleci Tony Sylva =)
* Düşünce olarak hep geride kalan yönetim anlayışı.
* Her kötü sonuçtan sonra akla gelen Fatih Tekke ve Şenol Güneş gibi iki ismin olması (tanrı yerine koyulan isimler)

Yazdığı şu maddelerden bana göre en önemlisi sonucusu ; Fatih Tekke ve Şenol Güneş. Bir takım bu kadar mı acizdir ki her kötü olayın ardından bu isimleri geri ister. Trabzonsporluların tek isteği bu iki ismin geri gelmesi, şampiyonluk veya başarı felan hikaye bana göre. Sanki tanrı veya ilah bu insanlar, geri gelir gelmez Trabzonu şampiyon yapıcaklar, başarıdan başarıya sürükliycekler. Artık dönsünler diyoruz bizde :) trabzonlularda, türk futboluda rahat eder en azından.

23 Kasım 2009 Pazartesi

Vestel'e Terfi Edemeyenler

Dün 3 puan ve liderlik beklentisiyle sahaya çıkan Galatasaray'ın umduğu olmadı. Manisaspor'un sahaya yayılışı ve sistemi doğruydu.

Akıllı bir oyunla puan almayı başaran Vestel Manisaspor, bir iki yabancı takviyesiyle daha üst sıralara çıkabilir. (Zaten Trabzonspor'un nasıl Manisaspor'un üstünde yer aldığına hala şaşmaktayım) Yalnız, yabancı oyuncu tercihinde dikkatli olunmalı ve "kesinlikle" yabancı kaleci alınmamalı. Çünkü İlker iyi bir kaleci ve kendisine daha çok şans verilmeli.

Galatasaray ise mutlaka ama mutlaka yabancı stoper almalı. Çünkü savunmanın göbeğinin durumu içler acısı. İleride kaliteli bir Avrupa takımı, bu savunmayı ve kale dışında heryerde bekleyen Leo Franco'yu keklik gibi avlar. Ve yenilen basit gollerden sonra, Arda'nın şık çalımları, Sabri'nin çalışkanlığı, Mustafa Sarp'ın hırsı ve Kewell'ın milimetrik pasları da boşa gider.

Son yıllardaki savunma zaaflarından ve sırf bu yüzden alınan mağlubiyetlerden bir ders çıkarma vakti geldi de, geçiyor bile. Mutlaka önlem alınmalı.

22 Kasım 2009 Pazar

ANLAMADIĞIM NOKTA



Galatasaray yaptığı sahtekarlık ve Fenerbahçe maçında çıkan olaylardan sebebiyle aldığı cezalar açıklandı. Her yerde var cezalar uzun uzadıya yazmaya gerek yok. Verilen cezalarda gözüme çarpan bazı noktalar var. Bu noktalar federasyonumuzun etliye sütlüye karışmama prensibi ile çalıştığını gösteriyor. Şimdi bu göze çarpan noktaları yazalım.

Galatasaray yaptığı sahtekarlıktan dolayı bu zamana kadar oynadığı maçların hepsinde hükmen mağlup sayıldı.Normal mağlubiyette alması gereken 1 puan da verilmedi ve üstüne 5 puan da ceza verildi. Cezalar verilmeden istifalar geldi ki bu yapılan sahtekarlığın kabul edilmesiydi ama federasyon ne yaptı. Galatasaraya yaptığın sahtekarlık da olsa bu ligde oynayabilirsin dedi. Hesap yapanlar var kalan 24 maçında 20 galibiyet alırsa ligde kalacak kalamayacak diye. Şimdi Galatasaray ligde kalsa bunu kim nasıl anlatacak. Federasyon bu kararı alarak kitabına uygun olarak uygulamamıştır kuralı. İlerde sahtekarlık yapan kimse düşürülmeyecektir. Eğer ligden düşürülseydi ne sponsoru kalacaktı ne tribün geliri ne de salon geliri vs. vs. Kimse bundan sonra buna yeltenmeyecekti çünkü sonucu ligden düşürülme olacaktı ama artık biliyor ki düşürülme olmayacak. Acaba alınan bu kararda sponsor ülker firmasının parmağı var mı.


2. enteresan nokta ise Fenerbahçe maçında sahaya giren ve basketçilere saldıran taraftarlar yüzünden alınan 4 maçlık ceza. Aynı olayın benzerinde verilen 5 maç ceza var Fenerbahçeye. Aslında 5 maç da az o da ayrı bir tartışma. Bu olayın diğer olaydan ne farkı var acaba. Federasyon herkese mavi boncuk dağıtarak rezil bir yönetim gösteriyor. Fiba başkanlığına giden her yol mübahtır.

GÖZÜMÜZ AYDIN



İnternet sitelerinde ve bloglarda sanki ağız birliği edilmişcesine aynı haber var tanjevic gönderildi diye. Hemen resmi siteye girdim ama bu haberler yalanlanıyordu. Blog ahalisi de çok emindi kendisinden. Gerçi bu kadar emin olmaları çok güvenilir kaynaklardan haber almalarındandır. Sıradan bir dedikodu konusunda bu kadar emin yazacaklarını düşünmüyorum. Tüm bunların gerçek olduğuna inanmak istiyorum çünkü Aydın Örs sonrası basketbol şubesinin içine düştüğü hali görünce inanmamak istiyor Fenerbahçeli.

2.5 sene önce Aydın Hoca şampiyon yapıp kovulduktan sonra belki de ilk defa bu kadar bir sinir olmuştum yönetime. Ne güzel giden bir düzen vardı ama meyve veren ağaç taşlanır misali kovuldu Aydın Hoca takımdan. Bunu yapanlar kalbimizden de kovacaklarını zannettiler ama her maç oynanan kötü basketbol, antrenör-oyuncu çekişmeleri sayesinde aydın hocaya olan özlemi daha da artırıyorlardı.

Sonunda Tanjevicin kovulma haberleri ve ardından Aydın hocanın tekrar göreve geleceği hakkında haberlerine çocuğu olmuş baba gibi sevindim. Senle o günleri yeniden yaşayacağız büyük Fenerbahçeli. İlk önce kendisinden imzalar atılırken hepimizin önünde özür dilenmelidir. Açıkca söylemem gerekir ki bu sene duyduğum en güzel haberlerden bir tanesidir. Başarısız olacaksak Aydın Hoca ile olalım.

21 Kasım 2009 Cumartesi

Sisli Geceler


Evet, dün yazmaya çalışıp da yazamadığım yazıyı bugün tamamlamaya çalışacağım. Aslında, bir olayın hemen akabinde pek düşünmeden bir tepki vermek sağlıksız sonuçlar doğurabiliyor. Bu yüzden bu yazıyı daha kısa ve daha "rafine" bir şekilde yazacağım.


Dün Fenerbahçe kötü top oynamadı. Hatta bu senenin en büyük artısı da yenildikleri maçlarda dahil, hep oyunun içinde olmalarıydı. İki dakika arayla gelen iki gol ister istemez takımın ritmini bozdu. Bir de buna ritmi kendinden bozuk oyuncuların gereksiz hareketleri eklenince, Fenerbahçe umduğu geri dönüşü yapamadı.


İbrahim Üzülmez'in ekstra performansının yanısıra sağ ayağıyla yaptığı ortada Fink'in güzel vuruşu ve sonrasında Bobo'nun attığı golden sonra kazandığı avantajı iyi kullanan Beşiktaş, üçüncüyü de bulup maçtan galip ayrılmayı bildi.


Son olarak, milletimizin genel bir özelliğine değineceğim. Çoğumuz, olayları abartmaya bayılırız. Ve tabii bu spor (ve özellikle de futbol) camiasında da aynı şekilde görülür. Mazisi ne olursa olsun, bir galibiyettten sonra kral (ya da padişah) olduğumuzu düşünürüz. Eğer Beşiktaş da bu hataya düşerse ve bu galibiyeti çok abartıp kendini yıldızların tepesinde sanırsa, bu hızlı yükselişin sonu aynı hızda seyredecek bir düşüş olabilir. Ama en azından bu galibiyetle, Beşiktaş 3 büyüklerden biri olduğunu "bazı Fenerbahçelilere" bir kere daha kanıtlamıştır sanıyorum.
Not: Maçın (bir iki ufak istisna hariç) baştan sona bu denli dostça bir atmosferde oynanması dün gecenin en güzel yanıydı. Darısı diğer derbilerin başına.






19 Kasım 2009 Perşembe

İSTİFA ETMEYECEKSİN BİLİYORUZ



Fenerbahçe az önce sona eren maçta Karşıyaka'ya 88-76 yenildi. Her zamanki yeter demiyorum ama senin başında olduğun Fenerbahçenin artık yenilmesine bakacağız artık. İstifa etmeyeceksin biliyoruz çünkü sende haysiyet yok biz yine buraya yazmasak da içimizden dile getiriyoruz söylenmesi gerekenlerİ. DEFOL

18 Kasım 2009 Çarşamba

BEYNİNE VERDİ



Eskiden okul potalarında oynarken blok yemişseniz mutlaka ardından beynine verdim diye bir cümle gelirdi. Bu blok da öyle bişey olmuş. Videoyu göremeyenler burdan izleyebilirler. off deli blok olmuş.

16 Kasım 2009 Pazartesi

Maskeliyi de Kaybettik

Geçen haftaki Enke'nin ölüm haberinden sonra bu sabahta Meksikalı Antonio De Nigris'in ölüm haberi geldi. Meksika'nın Monterrey takımında başlayan futbol hayatı 31 yaşında kalp krizi sonucu Yunanistan'ın Larissa takımında bitti. Ülkemizde Gaziantespor, Ankaraspor ve Ankaragücü formaları giymişti. Gaziantesp forması ile 30 maçta 10 gol atmıştı. Fakat De Nigris daha çok Fenerbahçe'ye attığı golden sonra taktığı maske ile dikkatleri çekmişti.

Seni hep bu gol sevincinle hatırlayacağız De Nigris...

14 Kasım 2009 Cumartesi

Avrupadan Son 4 Bilet


İrlanda Cumhuriyeti - Fransa
Portekiz - Bosna Hersek
Yunanistan - Ukrayna
Rusya - Slovenya

* Koyu renkli ülkeler dünya kupasına gitmesini istediklerim...