14 Kasım 2009 Cumartesi

Avrupadan Son 4 Bilet


İrlanda Cumhuriyeti - Fransa
Portekiz - Bosna Hersek
Yunanistan - Ukrayna
Rusya - Slovenya

* Koyu renkli ülkeler dünya kupasına gitmesini istediklerim...

13 Kasım 2009 Cuma

Efes Pilsen Tarih??? Yazdı

Bu yazıya başlamadan önce, tıpkı dün geceki maçtan sonra olduğu gibi, biraz geçmişi yad etmek istiyorum.

Çok yakın bir geçmişte Türkiye'nin basketbol camiasındaki en büyük (bize göre en büyük) adımlarını atan Efes Pilsen; bu başarıyı yaptığı mükemmel savunma, rotasyondaki Türk oyuncuların fazlalığı ve uyumu ve ayrıca kadroya eklediği mütevazi ama kazanma hırsıyla dolu oyuncularıyla yakalamıştı. Tabii, basketbol maçlarını ilk izlediğimiz yıllarda alınmış bir -o zamanki adıyla- Koraç Kupası ve takip eden yıllarda Euroleague 3.lükleri ve takımın artık en belirgin özelliği olan savunması, bize bu takımın her yıl başarılı oyununa yeni bir şeyler katarak, daha da ileriye gideceğini çağrıştırıyordu.



Ama öyle olmadı. Dünkü maça kadar olan son 3-4 yıl içerisinde Efes Pilsen'de bariz bir düşüş yaşandı.



Burada yönetimleri, kadro yapısını, gelen hocaları eleştirecek değiliz. Çünkü dünkü maça da baktığımızda gördüğümüz üzere, bu takımda "kağıt üzerinde" bir sorun yok. Ama Efes Pilsen gibi

iyi bir takımın, Benetton'a karşı Avrupa'da en az sayı yeme rekorlarından birini kırmış olan bir takımın, 40 dakika içinde bir Avrupa takımından 105 yemesi de hoş değil. Ki, sanıyorum, Efes Pilsen tarihinde de bir ilk.



Bu aynı zamanda hatırladığım kadarıyla, 1o yıl kadar önce, o zaman Ufuk Sarıca da 9 üç sayı isabetiyle 34 sayı sayı atmıştı, Karnishovas'lı Myers'lı, Djordjevic'li yıldızlar topluluğu Kinder Bologna'yı 102- 78 yendiğinden beri , Efes Pilsen'in 100 sayılarla temas ettiği ilk maç. (O zamanlar Conrad McRae de takımdaydı, mekanı cennet olsun.)



Özellikle de konu Yunan takımları olunca, maç öncesi analizleri yapmayı sevmeyen biri olarak, son yazımdaki tahminimde yanılmış olacağımı ummuştum. Gene yanılmadım.



Maçın içinden en dikkatimi çeken an bitime 5.45 kala Schortsianitis ve Rakocevic'in ikili mücadelesiydi. Cüsse itibarıyla Rakocevic'in iki misli olan oyuncunun, topu alabilmek için yerlerde yuvarlandığını gördük. Bir de Türk takımlarına karşı yine aynı oyuncunun hep ortalamanın üstünde attığına bir kez daha şahit olduk.



Tabii, kağıt üzerinde görünmeyen, bu sorunun kaynağı, Efes Pilsen'in kabuk değiştirerek savunma takımı yerine hücum takımı olmaya çalışması. Türkiye Ligi'nde şu veya bu şekilde işleyen bu sistem Avrupa'da ne yazık ki işe yaramıyor. Efes Pilsen yaş ortalaması yüksek, tecrübeli ve fazlasıyla tatmin olmuş skorer özellikli oyuncuları transfer ederek, bu yolda ilerliyor.

Takımın oyun içinde zaman zaman yaptığı iyi savunma da, sürekli olmadığından bir yerden sonra hiç bir işe yaramıyor. Hücumda kendini paralayan Ender veya Kerem gibi oyuncuların yaptığı asistler ve bulduğu sayılar, gelen hücumda savunma yapamayınca ziyan olup gidiyor.



İstanbul'daki maç için iyimser konuşan spikerlere de, Papaloukas'ın karşısında Türk takımı olduğu ve iki ayağı üstünde durduğu sürece takımına maçı kazandıracağını hatırlatmak gerek bence.

12 Kasım 2009 Perşembe

El Clasico 1 Sinemalarda

29 Kasımdaki dev derbi ilk kez sinema salonlarında da gösterilecekmiş. El Clasico 1 büyük ilgi toplar kesinlikle. Eğer gişe hasılatı iyi olursa El Clasico serisi bile çekilir. Patlamış mısır ile ne izlenir ama... Merak ettiğim konu sonunda iyilerin mi kazanıcağı.

Atatürk Sevgisi


Darius Vassell: "Gittiğim her yerde Atatürk'ün resmini görüyordum. Kendisini burada bulunduğum süre zarfında araştırma fırsatı buldum. Araştırdıktan sonra kendisine olan hayranlığım daha da arttı. Portresini kaldığım otelden satın aldım. Ve bundan sonra gittiğim her yerde portresini duvarıma asacağım".

Helal olsun Vasell'e... Ankaragücünde garip olaylar devam ediyor. Bebbe'nin ardından ünlü oyuncu Vasell de otelden kovulmuş. Büyük umutlarla getirilen yıldız oyuncuya yapılanlar hoş değil.
Son haberler Hikmet Karaman'ın yerine Hagi'nin getirilmesi yönünde. Galatasaraylı ve Hagi hayranı birisi olarak Ankaragücünün başında Hagi'yi kesinlikle görmek istemem. Temel nedeni; Melih Gökçek gibi insanlar hala Türk futbolundayken Hagi gibi değerli birisinin ona hizmet etmesini kabul edemem. En iyisi siz Hakan Kutlu'yu geri çağırın.

Alkışlar Ersan'a

Milwaukee Bucks evinde Denver'ı 108-102 yendiği maçta milli basketbolcumuz Ersan İlyasova attığı 17 sayı atmış. Ersan takımına yavaş yavaş ısınmaya başlamışa benziyor. Devamını bekliyoruz...
Not: Ersan'a maske pek yakışmamış, göremiyor gibi =)

Ersan'ın dün geceki istatistikleri:
5/2 2lik - 3/3 3lük - 4/4 serbest atış - 9 ribaund - 2 blok

11 Kasım 2009 Çarşamba

FENERBAHÇE ÜLKER 83-SİENA 87



Maçın fotosu olmasa da kinsey maçın ilk yarıdaki en iyi oyuncusuydu. Hep ekstra işler yaptı. Maça gelecek olursak Fenerbahçe maça doğru oynayarak başladı. Devamlı topu Oğuz Savaş ve Semih Erden'e indirdik ve bunun sonucunda fark açıldı ilk periyotta. Sonrasında gelen değişiklikler aynı etkiyi göstermedi. İlk periyotta ne kadar topu içeri indirip maden bulduysak 2. periyot klasik Fenerbahçe'ye dönülmüştü. Bu arada Fark yavaş yavaş eridi. Yine bir tanjevic klasiği olarak oyuna müdahele etmedi. Farkın azalmaya başladığı anlarda bir mola alınsaydı fark aynı kalacaktı yada belki daha da açılacaktı. Tanjevic Fenerbahçe başında bunu ne zaman yaptı ki şimdi yapsın. Devre sonlarında yine şuta dayalı oyun sürdü. Bu sefer şutlar girince devre 50-49 önde kapadık.

2. yarıya girerken maç başındaki gibi yine topu içeri indirmeyi düşünerek başladık. Bunu zaman zaman başardık ama basit hatalar yapıyorduk ama maçtan da kopmuyorduk. Topu içeri indirmemizin ödülünü sienanın faül hakkını 4. dakikada doldurmasıyla aldık ama burdan ekmek yiyemedik. İçeri penetre etmiyorduk ama sienaya iyi savunma yapıyorduk. Siena o kadar bütün takım ki kötü oynarken bile ekstra basketleri buluyorlardı. İlk yarı aksine sadece 28 sayı oldu bu periyotta. Son periyota eski fener olarak başladık. Basit hatalar, erken fauller bir anda maçın ibresini direk siena tarafına döndürüyordu. Fenerbahçe'yi maç içinde tutan sadece defansıydı. Siena ekstra bir 3lük atmasaydı maç çok zora girecekti. Tam o anda pianigiani(yanlış yazmış olabilirim) mola alacaktı ki vazgeçti. Maçın kırılma noktasında ise David hawkins vardı. 24 saniye süresi bitmek üzereyken attığı 3lük maçı siena aldı dedirtti bana ama içeri penetre etmeyi düşünen tek isim kinseydi. Basket faül ile farkı 5 indirdi ama Oğuz Savaş'ın yaptığı hücum faul ile resmen ilan edildi sienanın kazandığı. Sonrasında gelen serbest atışlar ile 83-87 siena üstünlüğü ile bitti. Son senelerde en çok doğru bu maçta yapıldı ama 2.5 sene sonrasında bunları demek takımın ne kadar kötü yönetildiğinin göstergesidir. Nerdesin Aydın Hoca...

ANKARAGÜCÜ'NDE NELER OLUYOR



Şimdi Ntvspor sitesine girince gördüm. Ankaraspor(gücü) yönetimi Hikmet Karamandan habersiz antrenman saatini değiştirmiş. Antrenmana gelen futbolcular tesis kapısındaki görevliler tarafından geri yollanmış. Tesise geldiğinde kapıda bekleyen birkaç futbolcuyu bulmuş karşısında. Bu sene resmen ligin içine eden Gökçekler yine bir olaya imza attılar. Sene başında banka hortumlar gibi ankarasporun içini boşalttılar. Ankaraspor'dan vazgeçildi, futbolcularının çoğu Ankaragücüne gitti. Federasyonumuz da saolsun olayda sadece ankaraspor varmış gibi onu düşürdü ama kupa da oynama hakkı verdi. İşin içinde Gökçekler olunca ve alınan kararın sadece ankaraspora uygulanması siyasi bir karardır bana göre. aksini düşünen ya konuya tam hakim değil yada çok kurnazdır bana göre. Neyse Hikmet Karaman için yazıyoruz bu postu. Ntvspor sitesinde okuduğum kadarıyla sözleşmesinde yönetim antrenman saatlerine karışamaz diye bir madde varmış. Bu yüzden görüntü ile zabıt tutturmuş. Belli oluyor ki Hikmet Karaman'la çalışmak istemiyorlar. Hikmet Karaman da gitmek istemiyor çünkü takım çok da kötü gitmiyor. Tazminat ödememek için de bu yollara başvuyorlar gibi. Takımın başına getirilecek isim ankaraspor da göreve başlayan Jurgen Rober olabilir mi acaba. Boşu boşuna orda para vermeyelim diye düşünmüş olabilirler. Bu olay her sözleşmelere gözü kapalı imza atan başkanın oyuncağı haline gelen teknik direktörlere ders olsun. Sırf bu Gökçeklere inat Hikmet karamanı destekliyorum. Haklı olduğunu düşünüyorum Hikmet Karamanın. Haksız olsa da benim nazarımda büyük bir saygıyı hak ediyor.

Robert Enke Vefat Etti


Fenerbahçe'de de bi süre forma giyen Alman kaleci Robert Enke hayatını kaybetti. Son gelen haberler tren yolu geçişi sırasında bir kaza yaşandı yolunda ve olayın ihtihar olabileceği açıklanmış. Gece gece çok kötü bi haber aldık :( ülkemizde çok kısa kalmasına rağmen sempati duyduğum bir isimdi. 2006 yılında 2 yaşındaki kızını kaybetmiş.. Diycek çok fazla söz yok :( R.I.P. Enke !!!

10 Kasım 2009 Salı

İNSAN DEĞİLSİN NASH



Üstad Steve Nash dün kazandıkları philadelphia karşısında 20 asist yapmış. Bu sezon 2. kez 20 asist yaptı ve phoenix'in 7-1 lik başlangıcının bana göre en önemli sebebidir. Gerçi normal sezonda başarılı olsalarda bu oyun yapısı ile play-off da başarı şansı düşük. Tabiki kadro kalitesi de batı konferansının diğer takımları gibi iyi değil. Konuyu değiştirdim biraz farkındayım. İnşallah en az 2 3 sene daha oynarda videolarını izleyip nostalji yapmak zorunda kalmayız. Onu izlerken gözlerim antrenman yapıyor:) Büyüksün üstad.

9 Kasım 2009 Pazartesi

NBA TOP10 (PAZAR)



Biraz sönük geldi bana hareketler ama yine etkileyici hareketler yok değil. İzleyemeyenler buradan izleyebilir.

Diyarbakır Akşamı


Hafta içindeki duygusal açıklamalardan sonra, Diyarbakırspor'un sahadaki yerini alması sevindiriciydi. Maçı yorumlamadan önce de Diyarbakırspor hakkında biraz konuşmakta fayda var.

Kısıtlı bütçesine rağmen, alabileceği en iyi oyuncuları transfer eden Diyarbakırspor, sezon öncesi de hazırlık kampı yapamadı. Özellikle 2. hafta Trabzonspor'a iki gol birden atarak yıldızlaşan Tazemeta, maç oynanmadan 4 gün önce transfer edildi. Diğer forvet Mendoza da daha önce Şampiyonlar Ligi tecrübesi yaşamış bir oyuncu ve Belçika'da top oynadı. Yapısı itibarıyla da Diyarbakırspor'un ligde göze hoş gelen bir futbol ortaya koyduğunu söyleyebiliriz.

Dünkü maçta ilk 22 dakika çok istekli ve pres yapan bir Diyarbakırspor vardı. Güzel bir de gol attılar. Ancak Galatasaray futbol oynamayı hatırlayınca kalelerinde golleri gördüler.

Galatasaray'da Sabri çok özverili mücadele etti. Özellikle son haftalarda isabetli ortalarda yapabilen :) oyuncu güzel bir de gol attı. Ama korner direğinin yanında Tazemeta'yı ayağından tutup indirmesi kendisine yakışmadı.

Sonuçta Diyarbakırspor'un gücü maçı kazanmaya yetmedi ama bazı futbolcuların özellikle bu maçtan sonra da hakem hatalarından yakınmaları hoş değildi. Çünkü bu söylemler hep tek taraflıydı ve ev sahibi takımın maç içindeki gerginliği zaman zaman istenmeyen görüntülere sahne oldu.

Sonuçta önümüzdeki haftalarda daha sakin ve kontrollü olmak, Diyarbakırspor'un bir kaç basamak daha yukarı çıkmasını sağlayabilir.

Avni Aker'in Kahramanları


Dün gece haftanın önemli maçlarından biri oynandı Trabzon'da. Maç öncesi de dışarıdan bakıldığında skorla ilgili tahmin yürütmek zor gibiydi.


Dün Trabzonspor çok pozisyona girdi, hiçbirini değerlendiremedi. Beşiktaş da klasik oyununu ortaya koydu, gol bulana kadar neredeyse hiç hücum yapmadı. Yalnız olayın pek dikkat edilmeyen boyutunda farklı gerçekler var, işte onlar önemli.


Mesela Trabzonspor'un kalecisi Sylva'nın yedek kaleci Tolga'dan -kilosu haricinde- fazlası var mı? Bu adam geldiğinden beri kilo problemi var, kimse pek üstünde durmuyor. Sylva'nın yaptığından fazlasını Tolga rahatlıkla yapar ama Türk oyuncuların sıradan yabancılara kıyasla bile kredilerinin ne kadar az olduğunu görüyoruz.


Ayrıca Yattara, hala da taraftarın gözünde "süperstar". Yani göz var, nizam var çok yetenekli oyuncu olmasına rağmen kaç önemli maçta ciddi rakiplere karşı başarılı olmuş? Bu sezon kaç maçta oynamış? "Oynasa süper adam, aslında dünya çapında oyuncu, top tekniği muhteşem, diğerlerinin 90 dakikada yaptığını bu adam 15 dakikada yapar." gibi yorumlarla şişirilmiş ama günümüz futboluna uymayan bir oyuncu. Canı isteyince sahada bir şeyler yapan, disiplin sorunu yaşayan, takım içinde yer yer uyumsuz, bir sezonun yarısını tribünde veya kulübede geçiren bir süperstar... Modern futbol anlayışında arada sırada oynayıp göze çok hoş gelen hareketler yapan oyuncu değil, fiziği kondisyonu yeterli, oyun disiplini olan, sık oynayan ve özverili oyuncu el üstünde tutuluyor.


Bir diğer siyahi futbolcu kardeşimiz Tjikuzu da büyük yıldız adayı etiketiyle geldi ama hiç bir şey de yapamadı. Ayrıca, sicili pek de temiz olmayan Tjikuzu'nun takıma gelmeden önce vukuatlarından haberdar olunduğu halde, transferi yine de gerçekleşti. Şimdi de bu oyuncu "Namibya Barış Elçisi" misali her maçta tribünde, gönderilecek mi takıma tekrar mı kazandırılacak belli değil.


Hücum hattında ise, forvetlerin bal yapmaz arı oldukları çok rahat görülüyorken, bu sene o mevkiye de transfer yapılmadığı ya da alternatif bir oyuncu monte edilmediği için, savunma yapan takıma karşı gol sıkıntısı yaşanıyor. Hayalperest ve duygusal taraftar hala da şampiyonluk istiyorsa, bu yönetimin( ya da yönetim anlayışının) kesinlikle değişmesi gerektiğini bilmeli.

Bir de son bir nokta, kaleciyi de savunma kurgusuna dahil edersek, bu takımın savunması Galatasaray'dan bile kötü olabiliyor. Ama öyle "verimsiz" yönetimler oluyor ki bazen, ya gereken yerlere gereken transferi yapıp iyi bir kadro kuramıyorlar, ya da yeterli olan kadroyu oynatacak teknik adamı getiremiyorlar.


Gecenin galibi Beşiktaş ise tamamen Ernst'in bireysel becerisiyle bulduğu ekstra golle kilidi açtı ve ondan sonra da bulduğu boşlukları değerlendirdi. Yanlış anlaşılmasın, Ernst'in golü çok güzel ve ustaca atılmış bir goldü ama sonuçta pozisyonun gelişimine ve rakip sahadaki Beşiktaşlı sayısına bakarsak, çok ekstraydı. Ernst oradan güzel bir gol atmayı bildi.

Beşiktaş bu sene ikinci defa 2 gol attı. Zaten 2 gol bulduğu diğer tek maç olan Antalyaspor maçında da ikinci golü Tello frikikten atmıştı. Yani, Beşiktaş'ın da gol yollarında sıkıntıları çok. Ama Trabzonspor'a kıyasla her şeye rağmen daha derli toplu bir takım hüviyetinde ve bu futbol Süper Lig'de küçük takımlara karşı maç kazanmaya yetiyor. Ama bir sonraki maçta bu da yetmeyecektir.