9 Kasım 2009 Pazartesi

Avni Aker'in Kahramanları


Dün gece haftanın önemli maçlarından biri oynandı Trabzon'da. Maç öncesi de dışarıdan bakıldığında skorla ilgili tahmin yürütmek zor gibiydi.


Dün Trabzonspor çok pozisyona girdi, hiçbirini değerlendiremedi. Beşiktaş da klasik oyununu ortaya koydu, gol bulana kadar neredeyse hiç hücum yapmadı. Yalnız olayın pek dikkat edilmeyen boyutunda farklı gerçekler var, işte onlar önemli.


Mesela Trabzonspor'un kalecisi Sylva'nın yedek kaleci Tolga'dan -kilosu haricinde- fazlası var mı? Bu adam geldiğinden beri kilo problemi var, kimse pek üstünde durmuyor. Sylva'nın yaptığından fazlasını Tolga rahatlıkla yapar ama Türk oyuncuların sıradan yabancılara kıyasla bile kredilerinin ne kadar az olduğunu görüyoruz.


Ayrıca Yattara, hala da taraftarın gözünde "süperstar". Yani göz var, nizam var çok yetenekli oyuncu olmasına rağmen kaç önemli maçta ciddi rakiplere karşı başarılı olmuş? Bu sezon kaç maçta oynamış? "Oynasa süper adam, aslında dünya çapında oyuncu, top tekniği muhteşem, diğerlerinin 90 dakikada yaptığını bu adam 15 dakikada yapar." gibi yorumlarla şişirilmiş ama günümüz futboluna uymayan bir oyuncu. Canı isteyince sahada bir şeyler yapan, disiplin sorunu yaşayan, takım içinde yer yer uyumsuz, bir sezonun yarısını tribünde veya kulübede geçiren bir süperstar... Modern futbol anlayışında arada sırada oynayıp göze çok hoş gelen hareketler yapan oyuncu değil, fiziği kondisyonu yeterli, oyun disiplini olan, sık oynayan ve özverili oyuncu el üstünde tutuluyor.


Bir diğer siyahi futbolcu kardeşimiz Tjikuzu da büyük yıldız adayı etiketiyle geldi ama hiç bir şey de yapamadı. Ayrıca, sicili pek de temiz olmayan Tjikuzu'nun takıma gelmeden önce vukuatlarından haberdar olunduğu halde, transferi yine de gerçekleşti. Şimdi de bu oyuncu "Namibya Barış Elçisi" misali her maçta tribünde, gönderilecek mi takıma tekrar mı kazandırılacak belli değil.


Hücum hattında ise, forvetlerin bal yapmaz arı oldukları çok rahat görülüyorken, bu sene o mevkiye de transfer yapılmadığı ya da alternatif bir oyuncu monte edilmediği için, savunma yapan takıma karşı gol sıkıntısı yaşanıyor. Hayalperest ve duygusal taraftar hala da şampiyonluk istiyorsa, bu yönetimin( ya da yönetim anlayışının) kesinlikle değişmesi gerektiğini bilmeli.

Bir de son bir nokta, kaleciyi de savunma kurgusuna dahil edersek, bu takımın savunması Galatasaray'dan bile kötü olabiliyor. Ama öyle "verimsiz" yönetimler oluyor ki bazen, ya gereken yerlere gereken transferi yapıp iyi bir kadro kuramıyorlar, ya da yeterli olan kadroyu oynatacak teknik adamı getiremiyorlar.


Gecenin galibi Beşiktaş ise tamamen Ernst'in bireysel becerisiyle bulduğu ekstra golle kilidi açtı ve ondan sonra da bulduğu boşlukları değerlendirdi. Yanlış anlaşılmasın, Ernst'in golü çok güzel ve ustaca atılmış bir goldü ama sonuçta pozisyonun gelişimine ve rakip sahadaki Beşiktaşlı sayısına bakarsak, çok ekstraydı. Ernst oradan güzel bir gol atmayı bildi.

Beşiktaş bu sene ikinci defa 2 gol attı. Zaten 2 gol bulduğu diğer tek maç olan Antalyaspor maçında da ikinci golü Tello frikikten atmıştı. Yani, Beşiktaş'ın da gol yollarında sıkıntıları çok. Ama Trabzonspor'a kıyasla her şeye rağmen daha derli toplu bir takım hüviyetinde ve bu futbol Süper Lig'de küçük takımlara karşı maç kazanmaya yetiyor. Ama bir sonraki maçta bu da yetmeyecektir.

Hiç yorum yok: