4 Kasım 2009 Çarşamba

Mustafa Denizli'nin İnadı


Malumunuz bizim yerli hocalarda "Teknik patron benim, en doğrusunu ben bilirim." şeklinde çıkışlara rastlamak mümkün. Genelde basın birazcık üzerilerine geldiğinde bu tip açıklamalar yapıyorlar, ama bunların takıma bir fayda getirdiğini hiç göremedik.


Dünkü Beşiktaş Wolfsburg maçının öncesinde Beşiktaş'ın sahaya çift forvet çıkacağını düşünüp de yanılanlardan biri de bendim. Her şeyin en iyisini teknik direktör bildiğine göre, herhalde kafasında bir plan vardı. Ama dışarıdan bakılınca bu maç Beşiktaş için mutlaka kazanılması gereken bir maç gibi duruyordu sanki. Beşiktaş gibi savunma kurgusu sağlam ve orta sahası sadece defansif meziyetlere sahip bir takımın orta sahayı bu kadar kalabalık tutmasına bir anlam veremedim. Sakınan göze çöp batar misali Beşiktaş gol yemeyeyim dedikçe rakip olmadık yerlerden ortada pozisyon bile yokken gol atıyor. Sayın Denizli ise "Olur da bir gol yersem, maçı lehime çevirecek ofans kurgusuna sahip miyim? " diye kendisine soruyor mu bilmem. Bobo yalnız başına ileride doğru dürüst pozisyona bile giremiyor. Serdar ne kadar özverili de olsa, büyük maçların adamı değil. Serdar gibi sadece koşan bir oyuncu yerine, Yusuf gibi kendi koşmayıp topu koşturan ve arkadaşlarını pozisyona sokabilen bir oyuncu oynatılabilirdi. Zaten Serdar da 45 dakika oynadı.


Ve kritik oyuncu değişikliği için herkes gibi 75. dakikayı beklerken, talih bu ya 65. dakikada Nobre oyuna girdi. Yalnız sahada Beşiktaş adına gördüğüm en istekli oyuncu Tabata'nın yerine... Tabata'yı orta sahadan alınca biraz kilolanmış formsuz Tello da dahil, forvete pozisyon hazırlayacak oyuncu da kalmadı. Belki Uğur İnceman bu yeteneklere fazlasıyla sahip ama bunu bir tek Sayın Denizli görüyor.


Almanya'daki maçta Beşiktaş' ın 10 kişi kalmış rakibini yenememesi hatta korkudan üstüne bile gidememesi aslında ciddi bir kayıptı. Kimse bunu göremedi. Bir de alınan bir puana bu kadar sevinilmesi -mazur görün ama- Türk Milli takımına karşı dünya tarihindeki ilk puanını alan San Marino'yu hatırlattı bana. Avrupa'da daha önce pek çok başarısı olan Koskoca Süper Lig şampiyonunda vizyon kalmamış. 1 puan herkesin olaya toz pembe bakmasına sebep oldu ama Wolfsburg'un burada farklı oynayacağı da beklenmeliydi. Beşiktaş turnuvanın en az şut çeken takımı, bu da demek ki Beşiktaş önce gol yememeye oynuyor. Ama gol atmayı pek düşünmediği için gol yediği bütün maçları da kaybediyor.


İngiltere'deki maçta CSKA'nın 3-1'den puan vermesini kimse Beşiktaş'ın kısmeti olarak yorumlamasın. Kısmet biraz da cesurca top oynayanın yanında olur. Hem Beşiktaş'ın İstanbul'da CSKA'yı mağlup edebileceğini ki garanti edebilir? O maça kadar CSKA'nın içeride oynayacağı bir Wolfsburg maçı var.


Özetle, çok iyi olan savunmasının göbeği hariç, Beşiktaş'ın kadro yapısı kalabalık ama yetersiz, bir de üstüne bu korkak futbolla Beşiktaş pek bir yere varamaz, varamadı da. Yani üzülmek ya da dövünmekten ziyade önlem almakta fayda var. Neyse ki Galatasaray ve Fenerbahçe cephesinde işler iyi gidiyor, hele ki üst turlarda Bayern Münich, Atletico Madrid, Marsilya, CSKA Moskova gibi takımların da katılmasıyla Uefa Avrupa Ligi daha da güzelleşecektir bizim için. En azından Avrupa maceramızın tümüyle bitmemiş olması güzel.

1 yorum:

Reyes dedi ki...

Beşiktaşlılar zaten inanmamışlar ki gruptan çıkmaya. İlk maçtaki ManU, 2.ci maçta CSKA ve 3.cü maçta Wolfsburgun karşında GS veya FB olsa grup çok farklı olurdu bence. Beşiştaşta bana göre ve çoğu kişiye göre sorun forvet hattında. Nobre - Bobo - Nihat - Holosko vs. hangisi tam anlamıyla forvet oyuncusu ki bu takımı onlara emanet ediyosun.