19 Eylül 2009 Cumartesi

Euro Basket 2009- Türkiye

Evet, dünkü Yunanistan maçı ile ilgili kehanetim ne yazık ki tuttu. Ve diğer kehanetlerim de tutmaya devam ediyor. Önce Yunanistan'a 2 sayı farkla yenilen milliler, şimdi de Fransa karşısında ( bir ara 19 sayı önde götürdüğü maçta) mağlup oldu.

Peki neden?

Türkiye hiç bir zaman turnuva takımı ol(a)madı da ondan...

Turnuva takımı olmak oyun disiplininden kopmamakla olur. Büyük önem arz eden maçlarda da, aynı konsantrasyonu göstermekle olur. Serbest atış çizgisinden sayı atmakla olur. Duygusal motivasyonla oynamakla olmaz.

Diyeceksiniz ki, takım üst üste kaç maç yaptı, yorgunluktan tükendi. Slovenya 10 günde bir mi maç oynuyor? Yoksa bizden çok çok iyi bir takım mı? Grupta devirdiğimiz Sırbistan da öyle ....

Hakem hatalarının olası sonuçlarından bahsetmiştim. Hakemler böyle büyük maçlarda bize karşı adil davranmazlar. Sırp hakem da grupta onları yenmemize fena içerlemiş herhalde. Ama alınan mağlubiyetlere bahane olamaz. Sen Yunanistan maçında ribaund alamazsan, takımın en büyük kozu Hidayet, Spanoulis çatır çatır üçlükleri sokarken sadece seyrederse, son dakikaları 5 sayı önde götürdüğün kaybedersen, ayrıca da Fransa maçıda 19 sayıdan maç verip 12 sayıyla yenilirsen,(31 sıfırlık bir seri neredeyse) hiç bir bahanen olamaz. Ben yıllardır Türkiye'yi izliyorum. Önceki yorumumu da bu gözlemlerime dayanarak yaptım. Bu takım oyun disiplininden kolay kopuyor. Şu Nowitzki'si olmayan Almanya bile bizden daha istikrarlı oynadı turnuvada.

Vakit bulsaydım, Fransa maçı öncesi bir yorum daha yazıp bu maçı da 10 sayının üstünde kaybedeceğimizi yazacaktım. Beklenen oldu, ama zaten bir önceki yazımda Türkiye'nin 8. olarak turnuvayı tamamlayacağını yazmış ve Fransa maçını kaybedeceğimizi ima etmiştim. Nitekim maçın bir bölümünü İspanya'yı yendiğimiz maçtaki gibi oynayıp 19 sayı fark açtık, geri kalan bölümünü de Slovenya'ya yenildiğimiz maç gibi oynadık ve fark yedik. Bu inişli çıkışlı grafiğin sonu gelmez. Türkiye'yi artık şampiyonalarda 7.lik 8.lik maçı yapan bir takım olarak görmek istemiyoruz. Ama, demek ki kabul etmemiz lazım, bizim gücümüz bu kadar. Bundan ötesi olmaz. Olursa da 10 yılda bir olur.

2010 Dünya Basketbol Şampiyonası Türkiye'de olacak. Bu turunuvadan da hiç bir şey beklemiyorum. Avrupa'dan gelecek takımlara zaten güç yettiremeyiz. Amerika kıtasından gelecek Brezilya bu kez bizi affetmez. Arjantin'in ABD'nin lafını bile etmiyorum. Yani, 8. olmak başarı sayılıyorsa, saha seyirci ve duygusal motivasyonları da göz önüne aldığımızda belki başarılı oluruz. Ötesini beklemek hayalcilik olur.

17 Eylül 2009 Perşembe

Euro Basket 2009- Çeyrek Finalde Sirtaki- 3'ten Geriye Sayım

Evet, Türkiye iyi bir mücadelenin ardından grupta ilk ikiyi garantilemişti ama son maçta Slovenya'ya ucuz bir şekilde yenilince grup ikincisi olup Yunanistan ile eşleştik.

Şimdi burada, biraz karamsar da olsa, ilk aklıma gelen senaryoyu söylemek istiyorum. Bu Yunanistan bizi yener; fark atamazsa, zar zor yener, mertlikle yenemezse hakemlerle yener, pota altından yenemezse 3'lük ata ata yener.

Niye? Türkiye'nin daha önceki turnuvalardaki performanslarını hatırlayalım. Çok iyi başlayıp, sonlara doğru düşen bir görüntü çizmişti. Gene öyle olacağı kanısındayım. Yunanistan karşısında savunmada ilk dakikalarda bocalarsak, fark açılır ve bu sefer kapatamayız. Bu tip maçlarda şans faktörü de hep Yunanlılar'dan yana olmuştur. Kaldı ki, son maçlarda hakemler dikkat çekecek şekilde aleyhimize yanlış kararlar vermeye başladılar. Yunanistan FIBA'da lobisi çok güçlü bir ülke. Bu maçta da adil bir yönetim beklemiyorum.

Bizde Ersan İlyasova en güvendiğim oyuncu, onlarda ise Spanoulis ve Bourousis'e ek olarak ekstra motive olup çıkacak takımın geri kalanı. Ve de buluştuğu bütün boş toplarda 3 sayıyla cezayı kesen (başka da hiç bir meziyeti olmayan) dünyanın en iyi şutörlerinden!!!!!!! Fotsis tabii ki.

Neticede bu senaryo gerçekleşirse, bizim bu turnuvadaki yerimiz 8.liktir. çünkü bu maçı kaybedersek klasmandaki diğer maçları da kaybederiz. Sıralama da - bana göre-aşağı yukarı şöyle olur:

1- İspanya
2- Rusya
3-Yunanistan
4-Slovenya
5-Fransa
6-Sırbistan
7- Hırvatistan
8- Türkiye

Yarını bekleyelim, görelim.

Euro Basket 2009 Türkiye Slovenya


Evet, bu maç için söylenebilecek pek bir şey yok. Böyle bir yenilginin alınması da normal. Tabii, karşı tarafın oynadığı ilkel basketbola rağmen, biz de iyi değildik. Serbest atış yüzdemiz düşmeye devam ediyor. Bu maçta da oldukça düşüktü.


Maçın başında çok kolay sayılar yiyerek geriye düştük ve savunmadaki bu durgun görüntümüze hücumdaki verimsizliğimiz de eklenince fark bir ara 19 sayıya kadar çıktı. 2006 yılında da Slovenya'ya karşı epey bir geri düşüp sonradan toparlanmıştık ama bizi orada ateşleyen Ermal, Kaya gibi oyuncularımızdan bulduğumuz ekstra 3 sayılık basketlerdi. Bu sefer ise iyi savunmamızla geri döndük, sabırlı hücum edip, rakibi 3 sayılık atışlara zorladık. Ama şans faktörü onların yanındaydı, el üstünden çok ekstra şutları soktular. Uzunlarımız bugün gününde değildi. Yine de Slovenya bizden iyi bir takım değil, bir dahaki seferlerde 19 sayıdan maç çevirmek kolay olmayacaktır. İçeriden akıllı hücum ettiğimiz dönemlerde de çok basit atışları sayıya çeviremedik. Son topta şans bir kez daha ayağımıza geldi ama topu Hidayet veya Ersan dururken Engin kullanınca sonuç alamadık. Tanjevic'in son moladan sonra kazanma hamlesi yapması gayet doğaldı. Bu maçın telafisi olurdu ama burada oynayacağımız ekstra bir 5 dakika bizi çok yıpratırdı. Neticede maç 69- 67 yenilgimizle sonuçlandı.


Rakip takımda Nachbar turnuvanın en iyi oyununu oynadı ve 16 sayı attı. Biz de ise Ersan yine 16 sayı kaydetti. Sonuçta Hırvatistan yerine Yunanistan ile oynuyoruz. Çeyrek final maçının analizini ise bir dahaki yazımıza bırakalım. Bu arada çeyrek final eşleşmeleri şöyle:


Fransa- İspanya

Slovenya- Hırvatistan

Rusya- Sırbistan

Türkiye- Yunanistan

Euro Basket 2009 Polonya İspanya: 68- 90


Grubumuzda sondan bir önceki maçta beklenen oldu ve İspanya farklı galip geldi. Maçın başında Pau Gasol'ü çok etkili kullanan İspanya bu oyuncudan bulduğu üst üste basketlerle arayı açtı, Navarro'nun da kendisine eşlik etmesiyle de üstünlüğünü korudu. Polonya düzensiz hücum eden ve karşısında güçlü bir takım olduğunda bocalayan bir takım. Nitekim biraz strateji sahibi bir takım, İspanya ile başa baş mücadele etmek için oyunun temposunu düşük tutması gerektiğini bilirdi. Ama hücumda 4. sınıf oyun kurucusunun eline bakarak oynayan Polonya, hızlı tempoda inat edince sayıları da potasında gördü. Logan etkili bir oyun kurucu gibi görünebilir ama bir yerden sonra etkili olamayan, sadece istatistiğe oynayan vasat bir oyuncu. Zaten oynadığı takım da belli, Prokom Trefl... Bu takımın bir daha da böyle bir şampiyonaya katılabileceğini sanmıyorum. Yani, balon gibi şişirilmiş bir takım sonunda balon gibi de patladı.


İspanya ise turnuvada iyice kendini buldu ve mükemmele yakın bir oyun ortaya koyuyor, hala da turnuvanın en büyük favorisi. İspanya'da Pau Gasol 20 sayı 5 ribaund 3 asistle yıldızlaşırken Navarro ise 23 attı.

16 Eylül 2009 Çarşamba

Euro Basket 2009- Slovenya Türkiye Maç Öncesi Analizi


Hepimizin bildiği gibi bugün Euro Basket 2009'da grup maçları noktalanıyor ve eşleşmeler bugün belli olacak. Dünkü Yunanistan maçını kazanan Fransa grubu namağlup lider bitirdi. Yunanistan ise Rusya'nın Makedonya'yı da yenmesinden sonra üçüncülüğe geriledi ve Slovenya maçını kaybedersek, çeyrek finaldeki rakibimiz olacak. İlk yarısını izleyebildiğim müsabakada Fransa'nın eleme maçlarından çok farklı bir havaya büründüğünü ve takım savunmasını çok iyi yaptığını, takıma sonradan katılan oyuncuları çok etkili kullandığını gördüm. Çeyrek finali geçmeyi başarırsak, ileriki turlarda karşılaşma ihtimalimiz yüksek.

Neyse, biz kendimize bakalım. Slovenya yıllardan beri oynadığımız bir ekip. Kadrosu belli. Smodis'in sakatlığı halen sürmekte, oynayıp oynamayacağı belli değil. Ama kadroda Lakovic gibi bir yıldızın olması büyük avantaj. Çiçeği burnunda Efes Pilsen'li Nachbar da bu maça ağırlığını koyabilecek isimlerden. Ama Lakovic maç başına 35 dakika gibi ortalamalarla sahne alıyor ve alternatifimi Dragic de sakat. İlk yapmamız gereken Lakovic'i durdurmak olmalı. Bu konuda Ömer Onan'a güvenebiliriz. Takım savunmamız şu an tüm Avrupa'yı kendine hayran bırakmış durumda, bu konuda bir şüphemiz yok. Ama bize karşı da iyi savunma yapan takımlara karşı hücumda sıkıntı yaşadığımız da gerçek. Bu maç artık sıradan bir sıralama maçı olmaktan çıktı, bu maçı kazanamazsak çeyrek finalde Yunanistan karşısında sıkıntı yaşayabiliriz. Hırvatistan daha dişimize göre bir ekip, bu sefer Efes Cup'ta maçın rövanşını alabileceğimizi düşünüyorum. Hırvatistan'dan sonra, yarı finalde muhtemel rakibimiz yine Rusya'yı devireceğini düşündüğümüz İspanya olacak. İşler burada yazdığımız gibi rahatlıkla yürürse, Yunanistan veya Fransa ile altın madalya için kapışacağız.

Tabii, öncelikle Slovenya maçını kazanmak şartıyla ... Haydi 12 Dev Adam geçmiş hesapları bir bir kapattın, Slovenya'dan 2007 yılının rövanşını da al, sevindir bizi. Sana güveniyoruz ...

15 Eylül 2009 Salı

Eurobasket 2009 Türkiye- Sırbistan 69-64


Dün akşam kelimenin tam manasıyla savunmalar konuştu. İki takımın da, maçı son ana kadar başa baş götüreceği belliydi. Hidayet'in dizindeki ağrıları, Engin Atsür'ün sakatlığı Ömer Onan'ın ateşinin bir türlü düşmemesinden dolayı formsuz olması, daha doğrusu sadece hücumda ritmini yakalayamaması bizler için rotasyonun bir ölçüde daralması demekti. Takımımızda özellikle kusursuz oynayan Kerem, Ersan ve Ömer'e diğer oyuncuların gayreti de eklenince muhteşem bir savunma yaptık. Skor anlamında bir şey katamayan oyuncuların bile savunmadaki muhteşem gayretleri bizi buralara taşıdı ve uzatma dahil potamızda 64 sayı gördük. Aslında hücumda çok iyi değildik ama o kadar mükemmel bir sabvunma yaptık ki, pota altını din, dil, ırk, NBA'li, Avrupa'lı ayrımı yapmadan herkese dar ettik. Zaten oyunu tam koparacağımız anlarda, dışarıdan buldukları ekstra üçlüklerle bize kafa tuttular. Özellikle Olimpiakos'lu Teodosic'in performansı gayet iyiydi ama karşılarındaki Türkiye 2 sene öncesinin Türkiye'si değildi tabii. Neredeyse her pozisyonda sabırla top dolaştıran, pota altını çok iyi kullanan ve doğru adamı bulana kadar sabırla hücum eden bir Türkiye vardı. Uzatma dakikalarında rakibi dış atışlara zorlayıp, içerisini karartarak çok iyi savunma yaptık. Şansın da yardımcı olması gerekiyordu, öyle de oldu. Boş üçlükleri sokamadılar, ekmeğimize yağ sürdüler. Aslında üçüncü çeyrekte Velickovic ve Teodosic'le el üstünden çok ekstra şutları sokarak, bir anlamda bunu dengelemiş oldular.


Kerem Tunceri ve Ender Arslan'ın oyunlarını çok geliştirdiklerine gün be gün şahit oluyoruz. "Takım oyun kurucusu kadar konuşur." derler ya bizim bu mevkide sıkıntımız yok. İlk ikiyi de garantilediğimiz düşünülürse karşımıza nispeten dişimize göre bir takım gelecektir. Tabii, yarın Slovenya maçını kazanmamız durumunda muhtemel rakibimiz Hırvatistan olacak, onlarla da Efes Cup'tan kalan bir hesabımız var. Sonuçta muhteşem bir galibiyet aldık, herkesle birer birer hesabımızı kapatıyoruz. Slovenya maçında grup birinciliği için oynayacağız. 12 Dev Adam'ın bu performansla bu maçı da galibiyetle kapatacağından eminim. Tebrikler 12 Dev Adam!!!!!

14 Eylül 2009 Pazartesi

Euro Basket 2009- Yunanistan- Rusya 65- 68


Dün akşam izlediğimiz maçta şampiyonaların gözde takımı Yunanistan, Rusya karşısında çoğunu geride götürdüğü maçta mağlup oldu ve yenilmenin tadına "nihayet" vardı.

Papaloukas, Diamantidis, Papadapoulus gibi yıldız oyuncularını bugüne kadar çok da aramayan Yunan takımı yeni bir yapılanmanın içne girmiş ve genç oyuncuları takıma kazandırma yoluna gitmiş. Dünkü maçta da, oyun disiplininden kopmadılar ve özellikle üçüncü periyotta Rusya'ya 7 dakika sayı attırmadılar. En önemlisi oyun kurucusu olan bir takım Yunanistan. Bazı takımların bunun eksikliğini çektiklerini de açıkça gördük. ( Bknz Litvanya) Uzunları çok erken faul problemine girince, uzun bir süre dış atışlara yönelen Rusya'da zaman zaman devşirme oyuncu Mc Carthy zaman zaman ise Monya etkili oldu. Yunanistan ise dış atışlarda, boş bulduğunda cezayı kesmek dışında hiç bir meziyeti olmayan Panathinaikos'lu Fotsis ile sayılar buldu. Spanoulis ise içeri penetrelerle etkili oldu. İçeriden de "Baby Shaq" Schortsianitis pota altında Rus uzunlarına sorun yaşattı. Neticede ortada giden maçta iki takım da maçı alabilirdi. Hele ki Yunanistan son çeyrekte 10 sayıdan gelip farkı 2'ye indirince, bir an geçmişi andık. (Bknz World Cup 2006 Avustralya- Yunanistan) Son ana kadar Yunanistan yine de maçı çevirebilirdi, ama işte burada Papaloukas'ı aradık ister istemez. Rusya şansının da yardımıyla güldü ve kendisine avantaj sağladı. Muhtemelen de E grubunu Fransa ve Yunanistan'ın ardından 3. bitirecek. Diğer iki ekibin daha ileride karşımıza çıkmasını arzu ettiğimiz düşünülürse, çeyrek final için nispeten daha dişimize göre bir rakip olacaktır.

13 Eylül 2009 Pazar

Galatasaray- Beşiktaş 3-0


Bir çoklarına göre sonucu önceden belli olan maçta beklenen oldu. Galatasaray'ın iyi oynamamasına rağmen kazanmasına bir kaç haftadır şahit oluyoruz. Ama bu sene hücum silahları fazla olan Galatasaray, yine duran toptan ilk golü buldu. Beşiktaş aslında oynaması gerektiği gibi oynadı, alan daraltarak, pres yaparak Galatasaray'a top yapma şansı vermedi.

Ama neticede hala ideal 11'lerini bulamamış olmaları, gerekli değişikliklerin çok geç yapılması ve Mustafa Denizli'nin maç önceki demeçlerinde ısrarla söylemesine rağmen kanatların kapatılamaması sonucu hazırladı.


Galatasaray'da ise forvet ile savunma hattı arasındaki 40-50 metrelik boşluklar ve sol kanadın özellikle iki maçtır çok aksaması düşündürücü. Ama zorlu Panathinaikos maçı sonrası Kasımpaşa maçı pek zor geçmeyecektir. Bu tabloya bakıldığında Galatasaray'ın 10. haftaya kadar fire vermeden gitmesi beklenebilir. Çünkü Galatasaray kötü oynadığı zamanlarda dahi kazanmayı başaran bir takım görüntüsünde.


Maç içinde Beşiktaş Serdar Özkan'la ayakta kaldı ve önemli pozisyonlar yakaladı ama santraforsuz çıktığı maçta Serdar'a destek verecek ikinci bir adam yoktu. Yusuf'un kendi çapında attığı çalımlar bir yere kadardı ve saha içinde Nihat'ın topla buluştuğu anlara sayacak olsanız bir elin parmağını geçmezdi. İkinci yarıda oyuna giren Bobo'nun bedeni sahada, ruhu kim bilir hangi takımın yanındaydı. Bu sene Bobo'dan üst düzey verim beklemek de hayal olur. Beşiktaş'ın acilen toparlanması lazım. Geride kalan 5 maçta üç gol atılması da forvette yaşanan ciddi sıkıntının bir göstergesi.


Galatasaray'ın da orta sahada daha agresif bir futbol sergilemesi ve bazı futbolcuların iyice form tutması halinde, önünde kimsenin duracağını zannetmiyorum. Şimdi önümüzdeki Panathinaikos maçına bakalım.

TÜRKİYE-İSPANYA



Çok değerli bir galibiyet aldık ispanya karşısında ve hemen hemen garantiledik çeyrek finali. Bundan sonra alacağımız galibiyetler daha güçlü yada daha zayıf rakiplerle oynamamızı belirleyecek. Maça gelecek olursak hiç bir zaman farkın çok açıldığını hatırlamıyorum. Maça Ömer Aşık'ı kullanarak başladık. Sağolsun Kerem mükemmel organize etti takımı. Her pozisyonda içeri girerek Ömer'e ya basket şansı verdi yada faul yapmasını sağladı. Maç içinde İhsan Bayülken'in de dediği gibi tempoyu düşürerek veya 24 saniyenin sonuna kadar hücum ederek ispanyolları savunmada tutuyorduk çünkü ispanyollar hızlı tempoda oynamayı sevdiklerinden savunmada kalmayı sevmiyorlardı. Bunu iyi başardık. Rudy Fernandez'in içeri her penetresi de bize zorluk çıkardı ama çok da başımızı ağrıtmadı. Hidayet'i çok kullanamadık tabiki bunda dizinde olan ağrı sebep olmuş. İnşallah ilerki maçlarda bu diz bize sorun çıkartmaz. İlk 3 maçın yıldızı Ender Arslan ise biraz daha eski dönemlerine dönüş sinyali verdi ama kritik zamanlarda içeri girmesi ve basket bulması onun ve milli takımımız adına önemliydi. Engin Atsür yapması gereken katkıyı yaptı ama ben onun ilerki maçlarda daha önemli işler yapacağını düşünüyorum. 2006'daki Engin Atsür'ü yavaş yavaş göreceğiz böyle giderse. Semih için söyleyecek çok şey var. Bazı insanlar diyebilir bu kadar atıldı tutuldu ama adam çıktı oynadı. Ben de diyorum ki Semih tipik bir Türk sporcusu. Oyun içinde ve dışında yapması gerekenleri yapmıyor. Kendini geliştirmiyor, oyun içinde saçma hareketler yapıyor ama bu fiziksel yeteneksizliğinden değil mental yeteneksizliğinden kaynaklanıyor. Ömer Aşık Fenerbahçe'ye geldiğinden bu yana üstüne koyuyor. Her geçen gün de devleşiyor, üstüne büyük de bir sakatlık geçirdi geçen sene. Semih dün sahaya bir hiç olarak çıktı sahaya yani demek istediğim karşısında kendisinden yüksek bilinirlikte ve kalitede oyuncular vardı. Onlara karşı devamlı doğru hareketi, doğru oyunu oynamalıydı. Bunu da yaptı ama başka zamanlarda dünya yıldızı gibi davrandığından doğru hareketleri yapmasam da nasıl olsa yaparım mantığı Semih'e kaybettiriyordu. Her ne kadar dün çok iyi olsa da ben Semih'in mental yetersizliğinden kurtulacağını düşünmüyorum. İnşallah yanıltır da bizi harika bir oyuncumuz olur. Oyunculara daldık maçı unuttuk:) Zaten maçın herşeyi o son 12 saniye idi. Ömerin yaptığı blok maçtaki tüm mücadelenin son noktasıydı. Yapılan çok güzel bir pastanın üzerine çilek koymaktı o blok. Tekrardan teşekkürler 12 Dev Adam.