Bu fotoğraftaki hedef olarak 17. şampiyonluğun belirlendiği sezonda fenerbahçe bir bütün olarak denizli faciası yaşadı. Ben dahil hiçbir fenerbahçelinin hatırlamak istemediği bir gündür. Meşhur denizlispor maçının yaşandığı sezon. Tabiki bu şampiyonluğun kaçmasının sebebi daum değildir ama avrupa arenasındaki başarısızlıklara bunun da eklenmesi daumun fenerbahçeden kovulmasına sebep olmuştur.
Yönetim bakımından bakarsak bir önceki daum döneminde şampiyonluk hedeflenen bir fenerbahçe vardı. Tamamen ligde alınan sonuçların önemsendiği(yönetimce) hatta şampiyonlukta daumun aldığı özel de bir prim vardı. Şampiyonluk geldikçe Hem yönetim hemde daum fazlasıyla mutlu oluyorlardı ama taraftarın bilinç altında acı avrupa başarısızlıkları duruyordu. Tabiki ezeli rakiplerine karşı alınmış şampiyonluklar da önemliydi.
Daum'un sadece lige odaklanması fenerbahçe için başarı için ve yönetimce belirlenen dünya klübü olma yolunda doğru bir yol değildi. Daum hazırlık maçı da oynasa as kadrosundan hiç vazgeçmezdi. Bir futbolcu sakatlanmadan yada cezalı duruma düşmeden yeri değişmezdi. Genç oyuncu daumun lugatında yoktu. Amatör küme maçlarında bile sürülmezdi sahaya sürülse bile 15-20 dakika oynayabiliyordu. Kısacası ligde skora odaklanan bir daum vardı.
Daum ayrılınca yerine Stajyer olarak nitelendirilen futbolculuğunda efsane olan Zico geldi. Buna Değerli(!) basınımızın her zamanki özelliği diyebiliriz. Zico fenerbahçeye geldiğinde daumun yaptıklarından farklı birşey yapmıyordu. O sezon 100. yıldı ve mutlak bir şampiyonluk hedefleniyordu. Ankara deplasmanında ankaraspora karşısında alınan beraberlik(2-0 öndeyken sonradan 2-2 oluyor) taraftarın sabrını taşırıyordu ve zico istifaya davet ediliyordu. Taraftardaki bu tepki Daum ile verilemeyen dışa vurumun ziconun kafasında patlamasıydı adeta. Henüz Uefa maçına çıkılmamıştı.
Ne yaptı zico 3 gün sonraki newcastle deplasmanında yaptığı hatalardan arındırdı kendini ve bambaşka bir fenerbahçe sürdü sahaya. İngiltere'de son dakikalarda yediğimiz golle mağlup olsak da oynanılan futbol taraftarı mutlu etmişti. O sene iyi futbol ile 100. yıl şampiyonluğu geldi. Avrupa'da ise Az Alkmaara 2 maç da berabere kalınarak eleniyordu ama taraftar zicodan memnundu. Oyuna gerektiğinde müdahele ediyordu ve yeri gelince hatalarından ders alıyordu.
100. yıldan sonra fenerbahçe Avrupa arenasında belki de ilk defa bu kadar başarılı sonuçlar alıyordu ama bunu sadece başarılara değil oynanılan futbola da bağlamak lazımdı. Kadıköyde İntere bile top göstermiyordu fenerbahçe. Grupta sadece inter mağlubiyeti ile 2. olarak bir üst tura çıkılıyordu. Ligde ise gayet güzel bir performans ile şampiyonluk yarışına devam ediliyordu. Neyse bir üst turda son 2 sezonun Uefa kupası şampiyonu güçlü sevilla geliyordu.
Sevilla, fenerbahçenin gruplardan lider olarak çıkan takımlar arasından porto ile beraber en zayıf(!) olan takımdı. Fenerbahçeyi ligde oynadığı maçlarda izlemeye gelen sevilla antrenörü bıyık altından gülüyordu fenerbahçenin haline. Kadıköydek ilk maçta son dakikalarda semihin attığı gol ile adeta düelloya dönüşen maçı 3-2 kazanıyorduk. 15 gün sonra Rövanş vardı ispanyada. Bu 15 gün süre içinde bikini giyen mi ararsınız basket maçı muhabbeti yapan mı ararsınız her türlü yorum vardı. Sevilla kendinden çok emindi. Nitekim maç başladıktan 10 dakika sonra sevilal selçuk ile volkan sayesinde(hatasız maçlarını hatırlamıyorum) 2-0 geriye düşmüştük. Bu maçı ayrı bir yazıda değerlendiririz. O gün zor durumdan sevillayı penaltılarla saf dışı bırakmıştı fenerbahçe(içimizdeki sevillalılar da buna dahil). Ligde yine fenerbahçe lider olarak devam ediyordu ama ligi önemseyen kim.
Bu sefer çeyrek finale Chelsea gelmişti. İlk maçta kendi kalemize de attık rakip kaleye de. Güçlü chelseayi evlerine 2-1lik skorla gönderiyorduk üstelik 1-0 mağlup duruma düştüğümüz halde. 2. maçta maç başında yediğimiz golle mağlup başlasak da birçok fırsattan yararlanamamıştık. Adeta ecel terleri döktü chelsea ama tecrübesi ile 2-0 kazanarak yarı finale çıkmıştı. O zamanlarda fenerbahçe taraftarı zicoya hayrandı. Avrupada başarılıydı fener, ligde liderdi fener ee daha nasıl mest olunulmasın ama yönetim ligde alınan sonuçları önemsiyordu. O sezon şampiyonluk gsye kaptırılınca yer yerinden oynadı yönetimde ama taraftar her ne kadar kaçan şampiyonluktan azcık da olsa mutsuz olsa da pankartlarla avrupadaki başarı için teşekkür ediyordu. Tabiki zico gönderildi.
Kısaca (uzun oldu ama) daum ile zico farkını anlatmaya çalıştım. Daum gibi bir adamı yönetim sever, Zico gibi adamı taraftar. Daum'u kendinden başkası alakadar etmez ama zico için futbol herşeydir. Bkz. altyapı için japonyada ve brezilyada yaptıklarına. Daum yönetimi kandırıyordu ama taraftarı kandıramıyordu. zico taraftarın sevgilisiydi ama yönetim sevmiyordu. Aziz Yıldırım'ın 3 yıl üst üste verdiği şampiyonluk sözü ile tabiki daumu getirecekti ama taraftar aynı zamanda avrupa başarısı bekliyordu. Bu sene kurulan bu kadar kadroya ve paralara rağmen daum avrupada yine başarısız olursa ligde aldığı şampiyonluk onu kurtarmayacaktır bu sefer. Taraftarın bilinç altındaki başarısızlıklar mutlaka devreye girecektir ve girmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder