Bir Yanımız Siyahtır Bizim
( Kırmızı Beyaz Kara Sevda )
Bundan tam 21 yıl önce 20 Ocak 1989 tarihinde Samsun şehrine kara bir haber ulaştı. Türkiye’de fırtına gibi esen, önüne geleni deviren, Milli Takıma sürekli oyuncu veren, Tanju Çolak, Fatih Uraz, Emin Kar, Muzaffer Badalıoğlu, Rıfat Benli, Orhan Kapucu, Savaş Demiral gibi kaliteli isimleri bünyesinde barındıran ve Türk Futboluna armağan eden, başında dünya beyefendisi Nuri Asan bulunan ve başkanlığını belki de Türk futbolunun en renkli siması olan Hasbi Menteşoğlu’nun yaptığı Samsunspor’umuz Malatya deplasmanına giderken Havza yakınlarında elim bir trafik kazası geçirdi.
Ben o zamanlar 9-10 yaşlarında bir çocuktum. Eve geldiğimde bir gariplik olduğunu sezmiştim. Herkes televizyona kilitlenmişti. Ekranda konuşan kişi ise Samsunspor forması altında Gol Kralı olmuş bir isim olan Tanju Çolak’tı. Şok olduğunu, kazaya inanamadığını filan söylüyordu. Sadece o değil bütün şehir hatta bütün ülke şok olmuştu ve kimse inanmak istememişti. Karlı yolların, puslu havanın hakim olduğu 20 Ocak 1989 tarihi Samsunspor kulübünün Kırmızı-Beyaz olan renklerine Siyah’ı da eklemesine neden olan bir matem günü olmuştu artık.
O isimleri ilk defa babamın beni götürdüğü bir Altay maçında izleme fırsatı bulmuştum. 6-7 yaşlarında filandım. Tıklım tıklım dolu bir stat, heyecanlı insanlar, ilk defa şahit olduğum muazzam bir kalabalık…
Samsunspor’un sahaya çıktığı anda ki coşku ve heyecan benim bile içimi titretmişti. Maçı Tanju’nun birisi klasik ayak içi kalecinin soluna attığı plasesi, diğeri yarım vole ile attığı iki golle 2-0 kazanmıştık. O çocuk aklımla o golleri daha gün gibi hatırlıyor olmam ne büyük şans. Ve ben artık Samsunspor’lu olmuştum. İlk defa bir maçı canlı izlemiştim. Sahadaki isimler benim futbol kahramanlarım olmuştu artık.
Bir şehri ayağa kaldıran, insanlarına coşku, heyecan ve mutluluğu tattıran o takım rakiplerine değil ama trafik canavarına yenilmişti. Sahada bir heykel gibi asil duran, takım için sahada tüm benliğini ortaya koyan Muzaffer artık aramızda değildi. 19 Mayıs Stadında Galatasaray’a attığı golle maçı bize kazandıran, Samsun şehrini sokaklara döken, maç sonu röportajında beyefendiliği ve heyecanı yüzünden okunan golcümüz Mete de aramızda değildi artık. O Mete ki rüyasında, geçirecekleri bir kazada öleceğini gören ve bu rüyasını kalecimiz Fatih ile paylaşan kalbi temiz pırıl pırıl bir isimdi. Vefatı sadece ülkemizi değil KKTC’yi de yasa boğan Mete’yi geçen 21 yıla rağmen hangi Samsunspor’lu unutabildi?
Ya Samsunspor kurulur kurulmaz futbolcu olarak şehrinin takımına dönen, daha sonra hoca olarak her çağrıldığında para lafı etmeden koşarak gelen,”Dünya’nın neresinde olursam olayım Samsunspor çağırdığında hiç düşünmeden gelirim” diyen futbolcuların abisi, hocası, sırdaşı olan Nuri Asan hocamızı geçen 21 sene bize unutturabilir mi? Her ne kadar ismini tesislerimize vererek adını yaşatıyor olsak bile bütün Samsunspor’luların onu kalplerinin en müstesna köşesinde sakladığını hissetmek zor olmasa gerek.
Aynı otobüs şoförümüz Asım Özkan’ı, uzun sürede komada kaldıktan sonra vefat eden Yugoslav futbolcumuz Tomiç’i unutamadığımız gibi.
Halen daha Samsunspor’un maçlarını arabasının içinde saha kenarından izleyen kaptanımız Emin Kar o kazada felç olmuştu. Sahada basmadık yer bırakmayan Emin kaptan ve bir çok arkadaşı kaza sonrası bir daha futbola dönemediler. Dönenler ise eski performanslarının çok uzağındaydı artık.
Kazadan sonra hükümet bir miktar para yardımı yaptı Samsunspor’a, bazı yardım kampanyaları düzenlendi. Kapağını o efsane kadronun süslediği bir kaset çıkarıldı. Ben de o kaseti çıkar çıkmaz almıştım. Halen daha o günlerin hatırasına hürmet mahiyetinde özenle saklarım. 2.devre oynayamadığımız maçlarda hükmen mağlup sayılmamıza rağmen Birinci Ligde kalma hakkı verildi. Sonraki sene ise takım küme düştü. Demek ki yaşanılan bu travma öyle kolay atlatılacak cinsten değildi. Lakin Samsunspor’un yeri İkinci Lig değildi, olamazdı. Düştüğü senenin akabinde tekrar Birinci Lige döndü. Tekrar düştü ama direnmek bu takımın mayasında vardı. Aynı sene tekrar Birinci Lige döndü.
Hasbi Ağa’dan sonra takımın başkanlık koltuğuna oturan Hakkı Tomaç ve Aslan Çınar başarılı olamadılar. Yapılan maddi yardımlara rağmen takımı sağlıklı bir yapıya oturtamadılar. Bu yazı yazılırken de kulüp başkanlığı koltuğunda gene Hakkı Tomaç’ın oturması ve takımın o kötü günleri anımsatan bir performans göstermesi bulunduğu Bank Asya Birinci Ligde bile spor otoritelerince küme düşmeye aday takımlar arasında gösterilmesi acaba bir tesadüf mü yoksa yönetimsel manada bir beceriksizlik mi diye sorgulanması gerekir diye düşünüyorum.
Aslan Çınar’dan ise bayrağı o zamanlar genç bir iş adamı olan İsmail Uyanık aldı.Hafızam beni yanıltmıyorsa İsmail Uyanık başkan olduğunda 33 yaşındaydı ve gazetelerde liglerin en genç başkanı diye haberler okumuştuk. Samsunspor onun başkanlığında çıktığı Birinci Ligde tam 13 yıl kesintisiz yer aldı. 93-94 sezonunda Balkan Kupasını kazanan ilk ve tek Anadolu takımı oldu. Tekrar fırtına gibi esmeye başlamıştık artık. İnter toto kupasına katılmıştık. Milli takımlar düzeyinde gol bile atamadığımız İngilizlerin o dönem güçlü ekiplerinden olan Crystal Palace’ı hem İngiltere’de hem de Samsun’da aynı skorla 2-0 mağlup etmiştik. Bu sefer gol atamayan İngilizler olmuştu ve biz Samsun’da bu gururla dolaşmıştık. Tanju’dan sonra yeni bir gol kralı daha çıkarmıştık. Serkan Aykut 99-00 sezonunda gol kralı olurken adeta Samsun’un golcülerin anavatanı olduğunu haykırmıştı. Kazadan önceki kadroyu hatırlatan bir takım vardı artık. Serkan, Celil, Vural, Ercan, Cenk gibi altyapı mahsülü isimleri Ertuğrul, Osman, Timofte, Oruma, Stelea, Tümer, Allum gibi üst düzey isimlerle harmanlamıştık. Bizim jenerasyon daha çok bu kadroyla yetişmiştir. Tribünler tekrar dolmuş, bilet kuyrukları alabildiğine uzamıştı gene eskisi gibi.
Fakat bu mutluluk da çok uzun sürmedi. Şehrin ve siyasilerin yeterli desteği vermediği İsmail Uyanık daha fazla bu yükü kaldıramadı ve kulüp başkanlığından ayrıldı. Takım 1 yıl bile dayanamadı ve o yıl küme düştük. Destek vermeyen siyasiler kulüpten çıkmaz oldu, maçımıza gelmeyenler kulübe başkan oldu, başkanların biri geldi diğeri gitti ama biz hala düştüğümüz yerdeyiz. Yiğit düştüğü yerden kalkarmış demiş atalarımız ama biz bir türlü kalkamadık. Sorunlarımız kartopu gibi arttıkça arttı. Ve ne hazindir ki artık direnemiyoruz bile…
Samsunspor ait olduğu yere yani Süper Lige çıkmak bir yana dursun bulunduğu ligden düşmemeye oynar hale geldi.19-20 yaşındayken leblebi gibi gol atan Serkan Aykut gene o yaşlardayken tribünlerde özel seyircisi olan, takımı atağa kaldırırken tribünleri de ayağa kaldıran bir Celil altyapıdan gelmiyor artık. Sadece yıldız diye yutturulmaya çalışılan birkaç isim var altyapıdan gelen. Fakat onların performansına bakınca bu toprakların da verimsizleştiği yeni yeteneklerin artık filizlenmekte zorlandığı anlaşılıyor. Bunda basiretsiz yöneticilerin, doğru kişilere gerekli desteği vermeyen siyasilerin ve takıma sahip çıkmayan şehrin vebali olduğu çok açık.
Mayasında direnişin, azmin ve kararlılığın olduğu, geçmişinde ise acıların, matemlerin, bir yanı hep siyah kalanların bulunduğu, bunun yanında ise bir şehri mutluluğu boğabilen başarıların tadıldığı, kalplerinde “Sadece Samsunspor” sevgisi taşıyan taraftarların hiç yalnız bırakmadığı bir takım oldu bizler için Samsunspor.
Bizler için kutlu bir sevdanın adı olan Samsunspor’umuzu layık olduğu yerde görmek ve oraya çıkarmak azmi ve kararlılığında olan bir nesilin geldiğini söyleyebilirim. Şehri yönetenlerin gelen bu nesile ve yetişecek olan yeni nesillere karşı sorumluluğunu yerine getirmesi noktasında artık daha fazla sorumluluktan kaçmamaları şarttır.
Bize göre, Kırmızı Beyaz bir Kara Sevda olan Samsunspor sevgisinin karşısında duracak bir güç mevcut değildir.
Ve bu takım layık olduğu değeri ona layık ellerde er geç bulacaktır.
ALİ İHSAN HASANPAŞAOĞLU
WWW.SAMSUNSPOR.BİZ